Askeri Suçlarda Soruşturma İzni

7329 sayılı Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Askeri Ceza Kanununa eklenen Ek Madde 15 ile asker kişilerin işledikleri askerî suçlara ilişkin özel bir soruşturma usulü öngörülmüştür.  Söz konusu düzenleme sonrasında asker kişilerin işlediği askeri suçların soruşturulması ile asker kişilerin işlediği diğer suçların soruşturulması farklı usule tabi hale gelmiştir. Soruşturma iznine ilişkin Ek Madde 15’te  soruşturma izni 4483 Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanununda olduğu gibi ayrıntılı olarak düzenlenmemiş, hüküm bulunmayan hallerde 4483 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.

1. SORUŞTURMA İZNİ VERECEK MAKAM

Yapılan düzenleme ile asker kişiler hakkında verilecek soruşturma izninin prensip olarak asgari tugay komutanı veya eşidi askeri kurum amiri (Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarında eşidi) olmak üzere, asker kişinin görev yaptığı birlik komutanı veya askeri kurum amiri, bu kişilerin yokluklarında ise vekilleri tarafından bizzat verilmesi öngörülmüştür. Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları ve Milli Savunma Üniversitesi hariç, Milli Savunma Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı ve ilgili kurum ve kuruluşlarda görev yapan asker kişiler hakkında soruşturma izni verme yetkisi ise Milli Savunma Bakanı’na verilmiştir. General ve amiraller hakkındaki soruşturma izni özel olarak düzenlenmiş ve general ve amiraller hakkındaki soruşturma izninin görev yeri dikkate alınarak ilgisine göre Genelkurmay Başkanının veya ilgili Kuvvet Komutanının teklifi üzerine ya da resen Milli Savunma Bakanı tarafından verilmesi hüküm altına alınmıştır.

1.1. GEÇİCİ GÖREVLENDİRMEDE SORUŞTURMA İZNİ VERECEK MAKAM

Bir askeri birlik veya askeri kurumda geçici olarak görevlendirilen veya harekât komutasına verilen asker kişilerin bu görevlerinin devamı süresince işledikleri askeri suçlarda soruşturma izni geçici olarak görevlendirildikleri veya harekat komutasına verildikleri askeri birlik veya askeri kurumun bağlı bulunduğu soruşturma izni vermeye yetkili birlik komutanı veya askeri kurum amiri tarafından verilir. 6413 sayılı Disiplin Kanunu Madde 8/8’de geçici olarak görevlendirilme halinde disiplin amirinin değişmesi için görevlendirmenin en az bir ay olması aranmıştır. Soruşturma izni verilmesinde ise bu şekilde bir süre öngörülmemiştir. O halde soruşturma izni verme yetkisinin personelin geçici görevlendirildiği birlik komutanlığınca veya kurum amirliğince kullanılması için geçici görevlendirmenin süresinin herhangi bir önemin bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.

1.2.YABANCI ASKER KİŞİLER HAKKINDA SORUŞTURMA İZNİ VERCEK MAKAM

Uluslararası anlaşmalar gereğince askerî eğitim ve işbirliği vb. nedenlerle ülkemizde bulunan yabancı asker kişilerin askeri suçları hakkında soruşturma izni verme yetkisi de özel olarak düzenlenerek Milli Savunma Bakanı’na verilmiştir.  Başka ülkelerin silahlı kuvvetlerine mensup askerlerin çeşitli nedenlerle ülkemizde bulunması söz konusu olabilmektedir. Yabancı asker kişilerin işledikleri suçların soruşturma iznine tabi olup olmadığına karar verilirken öncelikle yürürlükte bulunan anlaşmalarda bu kişilerin ülkemiz ceza yargısına tabi kılınıp kılınmadığı üzerinde durulmalıdır. Ülkemiz ceza yargısına tabi kılındığı ortaya çıkarıldığında sorulması gereken ikinci soru bu kişilerin ülkemiz cezaî ve inzibatî mevzuatı bakımından, askerî şahıslar gibi telakki edileceğine yani Türk asker kişiler gibi kabul edileceklerine şeklinde bir düzenleme bulunup bulunmadığına bakılmalıdır. Bu şekilde bir düzenleme bulunması halinde yabancı asker kişilerin işledikleri askeri suçlarda soruşturma izni verilmesi söz konusu olacaktır.

1.3 İŞTİRAK HALİNDE İŞLENEN SUÇLARDA SORUŞTURMA İZNİ VERECEK MAKAM

İştirak halinde işlenen suçlarda yetkili merciin belirlenmesine ilişkin Ek Madde 15’te herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. 4483 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin son fıkrası uyarınca; asker kişilerin aynı fiile iştiraki halinde soruşturma izni, rütbe ve kıdemce üst konumunda bulunan asker kişinin bağlı olduğu yetkili merci tarafından verilmelidir. Asker kişilerin aynı fiile iştirak edip etmedikleri üst komutanlıkça değerlendirilmelidir.

2. SORUŞTURMA İZNİNE TABİ SUÇLAR

Kanundaki düzenlemeye göre asker kişilerin sadece askeri suçları soruşturma iznine tabidir. Daha önceki dönemde doktrin ve yargı içtihatları ile tanımlanmakta olan askerî suç kavramı ilk kez 7329 sayılı Kanunla Askerî Ceza Kanununa eklenen Ek Madde 11 ile kanuni bir tanıma kavuşturulmuştur. Söz konusu maddede askeri suç “Bu Kanunda düzenlenen suçlar ile asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlar, askeri suçtur.” şeklinde tanımlanmıştır. Görüleceği üzere askerî suç kavramının içerisinde iki grup suç bulunmaktadır. Birinci grup suçlar, Askeri Ceza Kanununda düzenlenen tüm suçlardır. İkinci grup suçlar ise diğer ceza kanunlarında yer alsalar bile asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlardır.

Aralarında astlık üstlük münasebeti bulunmayan asker kişilerin birbirlerine karşı işledikleri adam öldürme, yaralama, hakaret gibi suçlar  soruşturma iznine tabi değildir.

Kanun koyucu “Yükümlü erbaş ve erler arasında ast, üst veya amir ilişkisinin dikkate alınması için fiilin askeri hizmet ve görevlerinden dolayı işlenmesi şarttır.” şeklindeki hükümle yükümlü erbaş ve erler arasında ast, üst veya amir ilişkisinin dikkate alınması için fiilin askeri hizmet ve görevlerinden dolayı işlenmesini öngörmüştür. Bu düzenleme gereği askeri hizmet ve görevlerinden dolayı işlenenler hariç olmak üzere yükümlü erbaş ve erlerin birbirlerine karşı gerçekleştirdikleri eylemler örneğin üste, asta, amire karşı kabul edilemeyeceği için Türk Ceza Kanunundaki suçlardan birisinin oluştuğunu düşünmek gerekecektir. Böyle bir kabul halinde eylem askeri suç teşkil etmeyeceği için soruşturma iznine tabi olmayacak ve soruşturma genel hükümlere göre yapılacaktır.

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hallerinde diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi soruşturma izni gerekmeden genel hükümlere göre soruşturma yapılmaktadır.

Kanun koyucu 4483 sayılı Kanun kapsamındaki kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçları soruşturma iznine bağladıktan sonra 19/4/1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 17 nci maddesi ile bu uygulamaya bazı suçlar bakımından istisnalar getirmiştir. Askeri Ceza Kanununun Ek 15’inci maddesi son fıkrasındaki atıf doğrultusunda bu istisnalar asker kişiler bakımından da uygulanacaktır. Buna göre irtikap, rüşvet, basit ve nitelikli zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarının açıklanması veya açıklanmasına sebebiyet verme suçlarını işleyen asker kişiler hakkında  soruşturma izni gerekmeksizin genel hükümlere göre soruşturma yapılacaktır.

Soruşturma iznine gerek olmaksızın soruşturma yapılabilecek başka suçlara diğer kanunlarda da rastlamak mümkündür. Örnek olarak Atatürk aleyhine işlenen suçlar (5816 sayılı kanun md.4), cumhuriyet savcısının adli işlemlerle ilgili yazılı veya sözlü talep ve emirlerini yerine getirmeme durumunda oluşan suçlar (5271 Sayılı CMK md.161/5), seçim suçları (298 sayılı kanun md.174) gösterilebilir.

3. ÖN İNCELEME YAPILMASI VEYA İHBAR VEYA ŞİKAYETİN İŞLEME KONULMAMASI KARARLARI

Askeri Ceza Kanununun Ek 15’inci maddesinde izin vermeye yetkili merciin ihbar veya şikâyetin işleme konulmasına karar vermesi halinde bir ön inceleme başlatması öngörülmüştür. Kanun koyucu askeri suçlar hakkında soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesine ilişkin olarak yapılacak ön incelemeyi diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi zorunlu kılmıştır. Ancak buradaki zorunluluk işleme konulabilir nitelikteki ihbar veya şikâyetler hakkındadır. Askeri Ceza Kanununun Ek 15’inci maddesi 4483 sayılı Kanun sistematiğine uyumlu olarak ihbar veya şikâyetin işleme konulabilir nitelikte olmasını aramıştır.

4483 sayılı Kanun ve bugüne kadarki içtihatlar doğrultusunda ön inceleme aşamasına geçilebilmesi için kanımızca üç şart gerekmektedir.

(1) İşleme konulabilir nitelikte bir ihbar veya şikâyet bulunması:

İhbar ve şikâyetler hakkında ön inceleme yapılabilmesi için ilk olarak ortada işleme konulabilir bir ihbar veya şikâyet olmalıdır. 4483 sayılı Kanunun 4’üncü maddesine göre ihbar ve şikâyet genel nitelikte ise, kişi veya olay belirtilmemişse, iddialar ciddi bulgu ve belgelere dayanmıyorsa, dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası işe iş veya ikametgah adresi bulunmuyorsa şikâyet ve ihbarlar işleme konulmaz. Kanun koyucu işleme koymamaya da istisna getirmiş ve iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad, imza ile iş veya ikamet adresinin doğruluğu şartının aranmamasını hüküm altına almıştır.

(2) İhbar veya şikâyet konusu olan suçun soruşturma iznine tabi olması:

Kanımızca ön inceleme başlatılması için ikinci olarak ihbar ya da şikâyet konusu olayın soruşturma izni gerektiren bir suça temas etmesi gerekmektedir. Soruşturma izni gerektiren bir suça temas etmeyen bir ihbar ya da şikâyet hakkında genel hükümlere göre işlem yapılmalıdır.

(3) İhbar ve şikâyetin daha önce sonuçlandırılmış bir ön incelemede karara bağlanmamış olması:

4483 sayılı Kanunun 5’inci maddesi 2’nci fıkrası “Cumhuriyet Başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde müracaatı işleme koymazlar. Ancak ihbar veya şikâyet eden kişilerin konu ile ilgili olarak daha önceki ön incelemenin neticesini etkileyecek yeni belge sunması halinde müracaatı işleme koyabilirler.” hükmünü amirdir. Görüleceği üzere daha önce sonuçlandırılmış bir ön incelemede karara bağlanmış bulunan ihbar ve şikâyetin işleme konulması hukuken mümkün değildir. Ancak yeni bir belge sunulması halinde işleme koyma takdire bırakılmıştır.

İşleme koyma hususundaki kararın verilmesinden önce idari tahkikat, disiplin soruşturması veya sair incelemeler ile konu hakkında ön inceleme niteliğinde olmayan bir “ön araştırma” yapılmasının mümkün olup olmadığı üzerinde de durmak gerekmektedir. Bu hususta iki düşünce söz konusu olabilir. Bu şekilde bir ön araştırma yapılabileceği kabul edilirse yetkili mercilerin esasen ön inceleme yapmaları gereken bazı meselelerde ön inceleme yapmaktan kaçınmak için bu yetkiyi kötüye kullanabilecekleri düşünülebilir. Diğer yandan bu şekilde bir ön araştırma ile idarenin daha sağlıklı karar almasının sağlanabileceği düşünülebilir. Danıştay’ın iki görüşü de destekleyen kararları bulunmaktadır.[1] İşleme koyma hususunda yapılacak değerlendirmeye esas olarak yapılacak ön araştırmada 4483 sayılı Kanun’da öngörülen ön incelemede sahip olunan yetkilerin bulunmadığı dikkate alınmalıdır.

Soruşturma izni vermeye yetkili merci tarafından yapılan değerlendirme neticesinde Kanunda aranan şartları taşıyan ihbar ve şikâyetler hakkında “ön inceleme yapılması kararı”[2] verilerek ön inceleme başlatılır. Kanunda aranan şartları taşımayan ihbar ve şikâyetler hakkında ise “işleme konulmama” kararı verilir.[3] İşleme konulmama kararı ihbar veya şikâyette bulunana bildirilir. Kanun koyucu bu kararın Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesini öngörmemiştir. Kanımızca ihbar veya şikâyet Cumhuriyet başsavcılığına yapılmış ve savcılıkça soruşturma izni istenilmişse işleme konulmama kararının Cumhuriyet başsavcılığına da bildirilmesi gerekmektedir. Zira daha önce kendisine intikal ettirilen ihbar veya şikâyetin akıbetini öğrenemeyen Cumhuriyet başsavcılığı evrak hakkında bir karar veremeyecektir. İhbar veya şikâyet Cumhuriyet başsavcılığına yapılmasa dahi Ceza Muhakemesi Kanununun 158’inci maddesi dördüncü fıkrasına istinaden Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmişse işleme konulmama kararı bu halde de Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmelidir.

Soruşturma izni verme/vermeme kararlarına karşı şikâyetçi ve cumhuriyet savcısına itiraz hakkı tanınmasına karşın işleme konulmama kararlarına karşı itiraz hakkı yalnızca şikâyetçiye tanınmıştır (4483 S.K.Md.9/2).[4]

5. ÖN İNCELEMENİN YAPILMASI

5.1. Ön İnceleme Emri ve Ön İncelemeci Görevlendirilmesi

Ön inceleme yapılmasına karar verilmesi halinde ön inceleme emri (onayı/oluru) düzenlenir. Ön inceleme emrinde ihbar veya şikâyete konu olay ve olaylar, hakkında ön inceleme yapılacak kamu görevlisinin kimliği, suçlamanın ne olduğu, ön inceleme ile kim ya da kimlerin görevlendirildiği, ön incelemenin hangi tarihe kadar bitirilerek ön inceleme raporunun sunulacağı hususları yer almalıdır.

Askeri Ceza Kanunu Ek Madde 15’te ön incelemenin kim tarafından yapılabileceği düzenlenmiştir. Buna göre soruşturma izni vermeye yetkili merci ön incelemeyi bizzat yapabileceği gibi, emrinde olan ve hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki asker kişilerden birine de yaptırılabilir. İzin vermeye yetkili merci, emrinde olan ve hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki en az üç asker kişiden oluşan bir heyet de görevlendirebilir. İzin vermeye yetkili merciin zorunlu gördüğü hallerde, heyette yer alanların çoğunluğunun, hakkında inceleme yapılanın rütbe veya kıdemce eşidi veya üstü konumunda, heyet başkanının ise hakkında inceleme yapılanın üstü konumunda olması yeterlidir.

Ön incelemecilerin haiz olması gereken niteliklere ilişkin olarak mevzuatta herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Kamu görevlileri disiplin hukukuna ilişkin içtihatlarda sıklıkla belirtildiği üzere, tarafsızlığından şüphe duyulmayacak ve ehil kamu görevlilerinin ön incelemeci olarak görevlendirilmesi, olayın teknik bilgi gerektirmesi halinde söz konusu teknik konularda tecrübeli personelin seçilmesi uygun olacaktır.

5.2. Ön İncelemecilerin Yetkileri ve Çalışma Usulü

Ön incelemecilerin[5] yetkisi ve ön incelemenin usul ve esasları 4483 sayılı kanuna bırakılmıştır. Askeri Ceza Kanununun Ek 15’inci maddesinin son fıkrasındaki atıf ile askeri suçlar hakkında artık uygulanabilir hale gelen 4483 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi kanımızca asker kişiler için çok önemli bir yeniliktir. Anılan madde “Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişilerin kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme sonucu düzenlenen rapor üzerine yetkili merci soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur.” hükmünü amirdir. Görüleceği üzere ön incelemeciler 4483 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa[6] göre işlem yapabilme yetkisi ile donatılmış bulunmaktadırlar. Burada üzerinde durulması gereken husus ön incelemecilerin CMK’daki hangi yetkileri ne kadar kullanabilecekleridir. CMK ile Cumhuriyet savcısına verilmiş yetkilerin doğrudan ön incelemeci tarafından kullanılıp kullanılamayacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. Kanımızca soruşturma izni, kamu görevlisinin işlediği bazı suçların Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturulmasına engel olan bir soruşturma şartıdır. Ceza muhakemesindeki soruşturma safhası, verilen izin ile başlamaktadır. Dolayısıyla ön inceleme bir soruşturma işlemi değildir[7] ve ön incelemecilerin bir ceza soruşturmasında Cumhuriyet savcısının sahip olduğu tüm yetkilere sahip olduğunu söylemek hukuken doğru olmayacaktır. Aksi bir kabul bizi ön incelemecinin tutuklama talep edebileceği, gözaltı kararı verebileceği gibi sonuçlara götürür. Kanımızca ön incelemecinin görevi şüphelinin üzerine atılı bulunan suçun işlendiğini ya da işlenmediğini tüm delillerle ortaya koymak değil bu isnadın soruşturmaya değer olup olmadığını belirlemektir. Bu görevin layıkıyla yapılabilmesi için ihbarcı, şikâyetçi, şüpheli ve tanıkların bilgisine başvurabilir, keşif yapabilir, bilirkişi incelemesi yaptırabilir. 4483 sayılı Kanunun 4/1.maddesine göre soruşturma izni verilene kadar olan dönemde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespit görevi Cumhuriyet savcılarına ait olduğundan ön inceleme başladıktan sonra ivedilikle toplanması gereken veya kaybolma ihtimali olan bir delil olabileceği düşünülüyorsa (örneğin arama yapılması, vücuttan kan veya biyolojik örnek alınması vb.) kanımızca ön incelemeci tarafından Cumhuriyet başsavcılığına müracaat edilmelidir.

Ön incelemeci isnat edilen suça ilişkin olarak yapacağı araştırmayı amirlerinin ya da başka kimselerin etkisi altında kalmadan yapmalı, maddi gerçeği ortaya çıkarmak amacıyla meseleyi tüm yönleri ile ele almalı ve sonuca gitmelidir. Ön incelemecinin hukukçu olmasına gerek yoktur. Ancak ön incelemenin hukuka uygun olarak yapılabilmesi için görevlendirilen kişi ya da kişiler kurumsal olarak hukuk hizmet birimlerinden destek alarak hareket etmelidir.

Ön incelemeci, görevlendirilmesini müteakip kendisine verilen ön inceleme emri ve ekinde yer alan bilgi ve belgeleri incelemelidir. Ön incelemede ifade alma faaliyetinde yazman/katip olarak heyet üyelerinden biri görev yapabilir. Ön inceleme için heyet görevlendirilmişse heyet tarafından takdiren ve ön inceleme için bir kişi görevlendirilmişse muhakkak surette bir yazman/katip görevlendirmesi yapılmalıdır. Görevlendirilecek yazman/katibin bilgisayar kullanımını bilen, çevresinde güvenilir ve ketum olarak bilinen bir personel olması uygun olacaktır. Ön inceleme emri ve eklerinin incelenmesi ile konuya vakıf olunduktan sonra öncelikle varsa şikâyetçi dinlenmeli[8], daha sonra tanıkların ifadeleri alınmalı[9] ve yazılı delil toplama faaliyeti yapılmalıdır.[10] Şikâyetçinin ifadesinin alınması sırasında CMK’nın 234 ila 236’ncı maddelerinde belirtilen usule[11], tanıkların ifadelerinin alınmasında ise CMK’nın 46 ila 60’ncı maddelerinde belirtilen usul ve esaslara uyulmalıdır. Ön incelemenin tamamlanmasından önce son olarak ise hakkında ön inceleme yapılanın ifadesi alınır. Hakkında ön inceleme yapılanan ifadesinin alınmasında 6413 sayılı TSK Disiplin Kanununda veya 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda olduğu gibi bir savunma süresi bulunmamaktadır. Ön inceleme sırasındaki bu ifade alma işleminin CMK’nın 147’nci maddesindeki usul ve esaslar çerçevesinde yapılması gerektiği kabul edilmektedir.[12] 4483 sayılı Kanunun 6’ncı maddesinde “..hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle…” ifadesi bulunduğu için hakkında ön inceleme yapılan asker kişinin ifadesinin alınması bir zorunluluktur.[13] Ancak kendisine yapılan tebligata rağmen ifade vermek için hazır bulunmayan veya ifade vermek istemeyen asker kişiler hakkındaki ön inceleme faaliyetine devam edilmeli ve faaliyet neticeye kavuşturulmalıdır. Asker kişiler ifadeye sıralı amirlerine yazı yazılarak çağrılırlar. İzin, istirahat veya hava değişimi vb.nedenlerle görevde bulunmayan asker kişiler 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri doğrultusunda ifadeye çağrılmalıdır. Telefonla davet konusunda mevzuatta açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Danıştay bir kararında şikâyetçinin ifade vermek istemediğine ilişkin olarak telefon görüşmesi tespit tutanağı[14] düzenlenerek bu tutanağın dosyaya eklenmesinde herhangi bir hukuka aykırılık görmemiştir.[15]

Başka bir yerde bulunan asker kişilerin ifadesi görev yaptıkları komutanlıklara yazı yazılmak suretiyle tespit edilebilir. Yazılacak yazıda ifade alma işleminin CMK’nın ilgili hükümlerine göre yapılması gerektiği belirtilmelidir. Emeklilik, terhis vb. nedenlerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılmış bulunan ve sivil statüdeki personelin ifadesinin nasıl alınacağı hususu tartışmalıdır. Kanımızca imkânlar el verdiği ölçüde ifade tespiti ön incelemeci tarafından bizzat yapılmalıdır. Bunun sağlanması maksadıyla hakkında ön inceleme yapılan kamu görevlilerinin ya da ifadesine başvurulacak diğer kişilerin ifadelerinin bulundukları yerde alınması ya da bu kişilerin ifade vermek üzere ön incelemecinin bulunduğu mahalle davet edilmeleri yöntemleri tercih edilebilir. Uygulamada soruşturma mahallinin dışında bulunan kişilerin ifadelerinin bu kişilerin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet savcısı, müfettiş veya kurum amirliklerince istinabe suretiyle alınabileceği de kabul edilmektedir.[16] Bu noktada ön inceleme ile görevlendirilen kişi ya da kişilerin başka yerde bulunan şüpheli ve tanıkların ifadelerini Cumhuriyet başsavcılıkları vasıtasıyla istinabe yoluyla alıp alamayacakları üzerinde de durmak gerekmektedir. Bir görüşe göre CMK’ya göre istinabe, aynı yetki ile donatılmış merciler arasında söz konusu olabildiğinden ön incelemecilerin Cumhuriyet savcılarından istinabe suretiyle ifade tespiti talep etme yetkileri bulunmamaktadır.[17] Bizim de katıldığım ikinci görüşe göre ise  CMK’nın 161’inci maddesi birinci fıkrası Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.” hükmünü, yukarıda da belirtildiği üzere 4483 sayılı Kanunun 6’ncı maddesi ise ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişilerin kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilecekleri hükmünü amirdir. Bu düzenlemeler doğrultusunda ön inceleme ile görevlendirilen kişi ya da kişilerin başka yerde bulunan şüpheli ve tanıkların ifadelerini Cumhuriyet başsavcılıkları vasıtasıyla istinabe yoluyla alabilecekleri sonucuna varılmaktadır. Danıştay da 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53’üncü maddesi uyarınca yapılan bir soruşturmada bu uygulamaya cevaz vermiştir.[18]

Hakkında ön inceleme yapılan kişinin veya şikâyetçinin ön inceleme sürecinde bir avukat yardımından faydalanabilmesi de mümkündür. Yukarıda hakkında ön inceleme yapılan kamu görevlisinin ifadesinin CMK’nın 147’nci maddesindeki usul ve esaslar çerçevesinde alınması gerektiği belirtilmişti. CMK’nın 147’nci maddesinde müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi yardımından faydalanmak istediği takdirde, şüpheliye baro tarafından bir müdafi görevlendirilmesi amir hükmü bulunmaktadır. CMK’nın 234’üncü maddesinde benzer şekilde beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme vekili bulunmayan şikâyetçiye de tanınmıştır. Bu düzenlemeler karşısında ön inceleme sırasında şüpheli veya şikâyetçinin talebi halinde baro tarafından kendilerine avukat görevlendirilmesi yapılıp yapılamayacağı hususu da ele alınmalıdır. Esasen bu ve benzeri konularda yaşanan tereddütlerin ana kaynağı ön inceleme ile görevlendirilenlerin 4483 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Ceza Muhakemesi Kanununa göre işlem yapabileceklerine ilişkin genel mahiyette yapılan atıftır. CMK Cumhuriyet savcısı tarafından yapılacak hazırlık soruşturması ve mahkeme önünde yapılan son kovuşturma usulünü, adlî makamların görev ve yetkilerini düzenleyen bir kanundur ve esasen mahkemelere, hakim ve savcılara yetkiler vermektedir. 4483 sayılı Kanundaki genel atıf yerine CMK’daki hangi usul ve esasların ön incelemede tatbik edileceği ve hangi yetkilerin kullanılabileceği belirtilmek suretiyle bir atıf yapılsaydı uygulamadaki tereddütlerin be yoğunlukta yaşanmayacağı kanısındayım. Mevcut atfın neleri kapsadığı hususunda kuşkusuz başta Danıştay olmak üzere idari yargı mercilerinin içtihatları yol gösterici olacaktır. Avukat görevlendirilmesi hususuna dönecek olursak, bu hususta somut bir içtihada rastlanılmamış olmakla birlikte ön incelemecilerin 4483 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde CMK’ya göre işlem yapacakları amir hükmü çerçevesinde avukat taleplerinin karşılanabileceği kanısındayız. Bununla birlikte Avukatlık Kanununda ve CMK’nın 147 ve 234’üncü maddeleri kapsamında yapılmakta olan avukat görevlendirmelerinin usul ve esaslarını düzenleyen “Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik”te 4483 sayılı Kanun kapsamında ön inceleme sırasında görevlendirilebilecek avukatlara ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından yapılacak görevlendirmelerde idari ve mali yönden bazı sorunlar ortaya çıkabileceği dikkate alınarak mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılmasının

CMK’nın “Soruşturmanın gizliliği” başlıklı 157 nci maddesine göre soruşturma evresindeki usul işlemlerinde gizlilik esastır. Bu nedenle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu kapsamında yapılacak ön inceleme faaliyetinde de gizliliğe riayet edilmeli, soruşturmanın gizliliğini tehlikeye atabilecek davranışlardan uzak durulmalıdır. Danıştay bir istişari görüşünde avukatların ön inceleme aşamasında gerek duydukları bilgi ve belgeleri belli bir kapsam çerçevesinde inceleyebilmelerini ve alabileceklerini ifade etmiştir.[19]

Ön inceleme sırasında, ön inceleme onayında belirtilen olay ve konudan tamamen ayrı veya farklı bir suç olarak nitelendirilebilecek bir fiil veya işlem tespit edildiğinde, ön incelemecinin tespit edilen fiili incelemeye dahil etmesi mümkün değildir. Konu yazılı olarak en seri haberleşme araçları ile bu konuda ön inceleme başlatılmak üzere yetkili mercie bildirilmelidir.

5.3. Ön İnceleme Raporu

Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler yaptıkları inceleme neticesinde bir ön inceleme raporu hazırlayarak kendilerini görevlendiren makama sunmak zorundadırlar. Söz konusu rapor detaylı ve gerekçeli olmalıdır. Ön inceleme raporunda, ön inceleme emrinin özeti, iddia olunan suçun öğrenilme şekli ve niteliği, hakkında ön inceleme yapılanın kimliği ve görevi, suç tarihi belirtilir. Ayrıca tanık dinlenmiş ise bunların ifadeleri, bilirkişiye başvurulmuşsa bilirkişinin kimliği ve raporu, hakkında inceleme yapılan kamu görevlisinin savunmasının belirtilmesi gerekmektedir. Raporda, iddiaların her biri yönünden ayrı ayrı irdeleme ve tartışma kısmına yer verilip bu bağlamda; suçun işlenip işlenmediği ve bir ceza soruşturmasının başlamasına gerek olup olmadığı hususlarına yer verilir. Raporun sonuç kısmında soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesine ilişkin kişisel görüşün bulunması zorunludur. Diğer hususlardaki görüşlerin (disiplin hukuku işlemi, idari tedbir vb.) yazılması ise takdire bağlıdır. Aynı konu hakkında başka tahkikatlara gerek duyulmaması açısından kanımızca ilave görüşlerin de yazılması faydalı olabilir. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşlerin raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilmesi zorunludur.[20]

Yetkili merciin soruşturma izni konusundaki kararını suçun işlenildiğinin kendisi tarafından öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dahil en geç otuz gün içinde vermesi gerekmektedir. Bu süre, zorunlu hallerde on beş günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir. Kanundaki bu süreler dikkate alındığında ön inceleme kararının ivedilikle alınması ve ön inceleme için görevlendirilen kişi ya da kişilere nihai karar için gerekli inceleme de düşünülerek bir süre verilmesi uygun olacaktır. Sürelerin kısalığı göz önünde tutulduğunda ön incelemecilerin hakkında ön inceleme yapılan aleyhinde soruşturma izni vermeye yeterli kanıt elde ettiklerinde bütün kanıtları eksiksiz toplamak yerine ön incelemeyi sonlandırmalarının uygun olacağı düşünülmektedir. Kanundaki sürelerin hak düşürücü olmadığı, düzenleyici süre oldukları kabul edilmektedir. Dolayısıyla söz konusu süreler içerisinde soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi hususundaki kararın verilmemesi karar verme yetkisini ortadan kaldırmaz. Süreye riayet edilmemesi haklı nedenlerden kaynaklanmamışsa ilgili personelin hukuki sorumluluğu söz konusu olabilecektir.

6. SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİ

Gerek Askeri Ceza Kanununda ve gerekse de 4483 sayılı Kanunda hangi hallerde soruşturma izni verileceğine ve hangi hallerde soruşturma izni verilmeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza Muhakemesi Kanununun 170’nci maddesi suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe bulunması halinde kamu davası açılmasını öngörmüştür. Kanımızca suçun işlendiğine dair ciddi bulgu ve belgelere dayanmak şartıyla basit bir şüphe dahi bulunsa soruşturma izni verilmeli ve konunun Cumhuriyet başsavcılığına intikali sağlanmalıdır.[21]

Soruşturma izni verilmesinden sonra bu karar Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılana ve varsa şikâyetçiye bildirilir. Bu kararlara karşı on gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz, general ve amiraller için Danıştay Birinci Dairesine, diğer asker kişiler için ise yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesine yapılır. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir. Bölge idare mahkemelerine yapılacak itiraz başvuruları idari işlemlerin iptali için açılan iptal davası niteliğinde bulunmamaktadır.[22]

Soruşturma izni, şikâyet, ihbar veya iddia konusu olaylar ile bunlara bağlı olarak ileride soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek konuları kapsar. Soruşturma sırasında izin verilen olay ve konudan tamamen ayrı veya farklı bir suç olarak nitelendirilebilecek bir fiil ortaya çıktığında yeniden izin alınması zorunludur. Suçun hukuki niteliğinin değişmesi yeniden izin alınmasını gerektirmez. (4483 S.K.Md.8)

Ön inceleme konusu olaylardan bazıları hakkında soruşturma izni verilmesi ve bazıları hakkında soruşturma izni verilmemesi mümkündür.

Soruşturma izni verilmesine ilişkin kararların gerekçeli olması kanuni bir zorunluluktur. (4483 S.K.Md.6/Son)

Soruşturma izni verilmesi halinde verilen iznin ve ekindeki belgelerin Cumhuriyet savcılığına ne zaman gönderileceği hususu 4483 sayılı Kanunun 11’inci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre soruşturma izninin itiraz edilmeden veya itirazın reddi sonunda kesinleşmesi sonrasında soruşturma izni ve diğer belgeler Cumhuriyet savcılığına gönderilmelidir. Askerî Ceza Kanununun Ek 15’inci maddesinde sırf askeri suçlara[23] ilişkin verilen soruşturma iznine itiraz edilmesinin soruşturma işlemlerini engellemeyeceği düzenlendiğinden sırf askerî suçlardan dolayı soruşturma izni verilir verilmez ilgili evraklar Cumhuriyet savcılığına gönderilmelidir. 4483 sayılı Kanunun 11’inci maddesinde soruşturma izninin kesinleşmesinden bahsedilmiş ancak bu işlemin nasıl yapılacağı düzenlenmemiştir. Kanımızca soruşturma iznine ilişkin kararın ilgilisine tebliğinden itibaren başlayacak on günlük itiraz süresi beklenmeli, bu sürenin sona ermesinden sonra, itiraz edilip edilmediği hususu açıklığa kavuşturulmalı ve itiraz edilmemesi halinde, soruşturma izni ve ilgili belgeleri içeren dosya yetkili Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmelidir. Söz konusu gönderimden sonra uygulamada kararın kesinleşip kesinleşmediğinin  Cumhuriyet başsavcılıklarınca yetkili mercilere yazı yazılarak özel olarak sorulduğu ve “kesinleşme”ye ilişkin tespitin görülmek istendiği gözlenmektedir. Bu nedenle dosya gönderiminden önce bir örneği altıncı kısımda yer alan kesinleşme tutanağının düzenlenerek dosya içerisine konabileceği, ya da Cumhuriyet başsavcılıklarınca sorulması halinde bu şekilde bir tutanak tanzim edilerek gönderilebileceği kanaatindeyim.

Soruşturma izni verilmesine dair karara itiraz edilmesi durumunda ise; itiraz dilekçesinin yetkili bölge idare mahkemesine verilmiş olması halinde bölge idare mahkemesi tarafından soruşturma izni verilmesi kararı ile ilgili bilgi ve belgelerin talep edilmesi beklenmeli, itiraz dilekçesinin birlik komutanlığına veya askeri kurum amirliğine verilmiş olması halinde ise söz konusu itiraz dilekçesi soruşturma izni verilmesi kararı ve ilgili bilgi belgeler ile birlikte yetkili bölge idare mahkemesine gönderilmek üzere soruşturma izni vermeye yetkili mercie gönderilmelidir.[24] Ayrıca yapılan itiraz hakkında Cumhuriyet başsavcılığına bilgi verilmelidir. Bölge idare mahkemesince; itirazın reddi yönünde karar verilmesi halinde, (soruşturma izni verilmesine ilişkin karar ile ilgili bilgi ve belgeleri içeren) dosya adli soruşturma yapılmak üzere yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmeli, itirazın kabulü yönünde karar verilmesi halinde ise Cumhuriyet başsavcılığına bilgi verilmelidir.

7. SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİ

Yapılan ön inceleme sonucunda söz konusu suçun işlenmediği, şikâyet veya ihbarın mesnetsiz olduğu sonucuna ulaşılırsa soruşturma izni verilmemelidir.[25] Yetkili merci, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikâyetçiye bildirir. Soruşturma izni verilmemesine karşı Cumhuriyet başsavcılığı veya şikâyetçi tarafından itiraz yoluna gidilebilir.(4483 S.K.Md.9/2) İtiraz için öngörülen süre on gündür. İtiraz, general ve amiraller için Danıştay Birinci Dairesine, diğer asker kişiler için ise yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesine yapılır. İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir.[26]

Soruşturma izni verilmemesi kararına Cumhuriyet başsavcılığının da itiraz hakkı bulunduğundan şikâyetçi ile birlikte Cumhuriyet başsavcılığına aynı zamanda tebligat yapılmalıdır. Şikâyetçiye yapılacak tebliğden itibaren başlayacak on günlük itiraz süresinin sona ermesinden sonra, şikâyetçi tarafından itiraz edilip edilmediği hususu açıklığa kavuşturulmalı, itiraz edilmemesi halinde, durum yetkili Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmelidir. Şikâyetçi tarafından karara itiraz edilmesi durumunda; itiraz dilekçesinin yetkili bölge idare mahkemesine verilmiş olması halinde bölge idare mahkemesi tarafından soruşturma izni verilmemesi kararı ile ilgili bilgi ve belgelerin talep edilmesi beklenmelidir. İtiraz dilekçesinin birlik komutanlığına veya askeri kurum amirliğine verilmiş olması halinde ise söz konusu itiraz dilekçesi, soruşturma izni verilmemesi kararı ve ilgili bilgi belgeler ile birlikte, soruşturma izni vermeye yetkili merci tarafından, yetkili bölge idare mahkemesine gönderilmeli, yapılan itiraz hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verilmelidir. Bölge İdare Mahkemesince; itirazın kabulü yönünde karar verilmesi halinde, dosya adli soruşturma yapılmak üzere yetkili ve görevli Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmeli, itirazın reddi yönünde karar verilmesi halinde ise Cumhuriyet başsavcılığına bilgi verilmelidir.

8. SORUŞTURMA İZNİ İŞLEMLERİNDE KARARLARIN TEBLİĞİ

İşleme konulmama, soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi kararları itiraza tabi kararlar olduğundan bunların ilgililere tebliği de son derece önem arz etmektedir. Danıştay ve diğer idari yargı organlarının kararları incelendiğinde esas yönünden hukuka uygun olan pek çok kararın tebligat usul ve esaslarına uyulmaması nedeniyle kaldırıldığı gözlenmektedir.

İşleme konulmama, soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi kararlarını ilgililere tebliğ etmek ve bu tebliğlere dair alındı belgelerini ilgili dosyaya intikal ettirmek soruşturma izni vermekle görevli ve yetkili merciin sorumluluğundadır.

7201 sayılı Tebligat Kanununun “Tebliğ mazbatası” başlıklı 23 üncü maddesinde, tebliğin bir mazbata ile tevsik edileceği, bu mazbatanın; 1- Tebliği çıkaran merciin adını, 2- Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini, 3- Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini, 4- Tebliğin mevzuunu, 5- Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu, 6- Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını, 7- 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi, 8- Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı, 9- Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını ihtiva etmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Yapılacak tebligatlarda belirtilen bu hususların bulunması hususunda Danıştay ve diğer idari yargı mercileri hassasiyet göstermektedirler.[27] Bu nedenle yapılacak tebligatlarda ilgili mevzuat ve içtihatlara uygun hareket edilmelidir.[28] Bu kapsamda asker kişilere yapılacak tebligatlarda ilgilinin görev yaptığı birlik komutanlığına yazı yazılmalı ve düzenlenecek tebellüğ belgesinde yukarıda yer alan hususların bulunması aranmalıdır. Sivil kişilere yapılacak tebligatlarda ise tebliğ mazbatası kullanılmalıdır.

7201 sayılı Tebligat Kanununun “Vekile ve kanuni mümessile tebligat” başlıklı 11 inci maddesi vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı hükmünü amirdir. Bu nedenle hakkında soruşturma izni verilen personelin veya şikâyetçinin vekili varsa tebligatlar vekillere yapılmalıdır.(Danıştay 1.D.2021/839-658 E-K)

Yetkili merciin, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, haklarında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlilerine ve varsa şikâyetçisine bildirirken soruşturma izni konulu kararı mı yoksa kararın sonucunu mu bildirmesi gerekeceği hususu üzerinde de durmak gerekmektedir. Danıştay konu hakkındaki bir kararında karara karşı itiraz hakkı bulunan ilgiliye karar sonucunun değil karar metninin tebliğ edilmesi gerektiğini, karar metninin tebliğ edilmemesi halinde, bu tebligatın usulüne uygun bir tebligat olarak kabul edilemeyeceğine hükmetmiştir.[29]

Yetkili merci tarafından soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin karar tesis edildikten sonra haklarında inceleme yapılan kamu görevlilerinin veya şikâyetçilerin Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında ön inceleme raporu ve eklerini talep ettiklerine de rastlanmaktadır. Bu yöndeki taleplerin karşılanıp karşılanmayacağı üzerinde de durmak gerekmektedir. Kanımızca, ön inceleme raporu ve ekleri, her durumda verilmeli veya hiçbir durumda verilmemelidir şeklinde bir yaklaşım sergilenmemelidir. Somut olay bazında soruşturma izni vermeye yetkili merciler tarafından 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında karar verilmelidir. Bu karar verilirken CMK’nın 157’ci maddesinde ifade edilen ceza yargılamasının soruşturma evresindeki usul işlemlerinde gizliliğin esas olduğundan hareketle ceza soruşturmasına imkân sağlayan ve bu aşamanın öncesi ile bir bölümünü oluşturan 4483 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yürütülen usul işlemlerinin de doğal olarak gizli tutulması gerektiği göz önünde tutulmalıdır. Yani bilgi edinme hakkı talepleri karşılanırken öncelikle soruşturmanın gizliliğini tehlikeye atabilme ihtimali değerlendirilmelidir.[30] Soruşturmanın gizliliğini tehlikeye atma ihtimali yoksa bu kez 4982 sayılı Kanun kapsamında bilgi edinme hakkı sınırlamalarından herhangi birinin somut olayda var olup olmadığı düşünülmelidir. Söz konusu sınırlamalardan herhangi birinin bulunmaması halinde bilgi edinme hakkı talebi karşılanmalıdır.[31]

9. SORUŞTURMA İZNİ VERİLEN SUÇLARIN SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMASI

Asker kişiler hakkında askeri suçlardan dolayı soruşturma emri verildikten sonra soruşturma ve kovuşturma esasen genel hükümlere göre yapılır.[32] Ancak Askeri Ceza Kanununun Ek 14’üncü maddesinde askeri suçların soruşturma ve kovuşturmasına özel bazı düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre askeri suçların soruşturmasında subay ve astsubayların şüpheli sıfatıyla ifadesi bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından alınır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması ve sırf askeri suç nedeniyle askerî disiplinin ağır şekilde ihlal edilmesi halinde de asker kişi hakkında tutuklama kararı verilebilir. Sırf askerî suçlarda, CMK’da bulunan tutuklama yasağına ilişkin hükümler uygulanmaz.

Asker kişilerin işlediği askeri suçlarla ilgili olarak yapılan soruşturma neticesinde Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davası açılırsa dosya mahkemeye intikal eder. Mahkemece iddianamenin kabul edilmesi halinde kovuşturma evresi başlar. İddianamenin bir örneğinin mahkemece soruşturma iznini veren komutanlığa veya askeri kurum amirliğine gönderilmesi zorunludur. Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verirse söz konusu kararı soruşturma iznini veren komutanlığa veya askeri kurum amirliğine gönderir. Askerî birlik komutanı veya askerî kurum amiri, emir komutasındaki asker kişilerin, ifadelerinin alınması veya sorgularının yapılması için hazır bulundurulmasını sağlamakla görevlidirler.

Ülke sınırları dışında işlenen askeri suçlar bakımından Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlileri tarafından yapılacak işlemlerin Milli Savunma Bakanlığınca yurt dışında görevlendirilen hukuk sınıfı subaylar tarafından yapılmasını isteyebilir.

Askerî amirler askeri bir suç işlendiğinde Cumhuriyet savcısının işe el koymasına kadar delillerin kaybolmasını önleyecek tedbirleri almakla görevlidirler.

[1] İzin vermeye yetkili merciin, yapılan ihbar ve şikayet üzerine şikayet konusunun Kanunun 4 üncü maddesinde sayılan ve ön inceleme yapmaya karar verilmesi için gerekli olan şartları taşıyıp taşımadığının anlaşılabilmesi için ön inceleme niteliğinde olmayan bir “ön araştırma” yaptırmasına herhangi bir engel bulunmadığı açıktır.(Danıştay 1.D.2021/370-397 E-K); İhbar ve şikayetlerin işleme konulmaması kararının, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca izin vermeye yetkili makamlar tarafından verilebileceği açık olduğundan, eğer ihbar ve şikayete konu olayla ilgili olarak bir araştırma yapılması ihtiyacı duyulmuş ise, bu araştırmanın da 4483 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde ön inceleme yapılması veya yaptırılması bakımından aranan kriterler esas alınmak suretiyle, yani bizzat izin vermeye yetkili merci veya izin vermeye yetkili merciin bulunduğu kamu kurum veya kuruluşunun içerisindeki teftiş kurullarından görevlendirilecek bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında araştırma yapılacak kişinin üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı tarafından yapılması gerekeceği tabiidir. Aksi tutumun, gerek yapılan araştırmanın gerekse bu araştırma raporu dayanak alınarak izin vermeye yetkili mercilerce verilecek işleme konulmama kararının objektifliğini, sıhhatini ve hukukiliğini tartışmalı hale getireceği ve 4483 sayılı Kanunun prensiplerine aykırı olacağı açıktır.(Danıştay 1.D.2016/255-389 E-K)

[2] İdari yargı organlarınca söz konusu karar için “ön inceleme olur”u ifadesinin kullanıldığı görülmektedir.

[3] Şikayetçi hakkında yapılan disiplin soruşturmalarının ise bir kısmının şikayetçinin yaşadığı tartışmalar nedeniyle yapılan karşılıklı şikayetler üzerine, bir kısmının uygunsuz sosyal medya paylaşımlarından, bir kısmın emre itaatsizlikten, bir kısmının da yaptığı şikayetlerle ilgili olarak askeri hiyerarşi ve silsileye uymamaktan başlatıldığı, dolayısıyla şikayetçi hakkında gerekçesiz bir şekilde disiplin işlemleri tesis edildiği iddiasının varit olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle şikayetin, 4483 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca ön inceleme yaptırılmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, Milli Savunma Bakanının 24.8.2021 tarih ve 536784 sayılı şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kararına yapılan itirazın reddine karar verilmiştir. (Danıştay 1.D.2021/1842-1824 E-K)

[4] Diğer taraftan, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin son fıkrasında, Cumhuriyet Başsavcılıklarınca ihbar veya şikayetin işleme konulmamasına karar verilmesi halinde, bu kararın ihbar veya şikayette bulunana bildirileceği hükme bağlanmış olmakla birlikte, Cumhuriyet başsavcılarının bu kararlarına karşı anılan Kanun kapsamında herhangi bir itiraz yolu öngörülmemiştir.(Danıştay 1.D.2021/1687-1795  E-K)

[5] Ön inceleme ile görevlendirilen kişiler için idari yargı mercilerince “ön incelemeci” ifadesinin kullanıldığı görülmektedir.

[6] Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yürürlükte değildir. Yürürlükte olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu(CMK)dur.

[7] Danıştay da bir kararında ön inceleme ile görevlendirilenlerin yapmış oldukları iş ve işlemlerin hazırlık soruşturması olmayıp hazırlık soruşturmasına esas bilgi ve belgeleri toplamaktan ibaret olduğuna hükmetmiştir.(Danıştay 1.D. 2004/137-240 E-K)

[8] Maarif müfettişi şüpheli …’ın 4483 sayılı Kanun’un 6. maddesine aykırı olarak müşteki … hakkındaki ön inceleme sırasında müştekinin ifadesini almamak suretiyle, hakkında yapılan işlemden müştekinin bilgi sahibi olmasını ve savunma hakkını engellediğinin anlaşılması karşısında, toplanan delillerin şüpheli hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.(Yrg.5.Ceza D. 2017/3121 E-2017/3298 K)

[9] Ankara Bölge İdare Mahkemesi bir kararında disiplin hukuku mevzuatı içinde yer alan Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nin 14’üncü maddesinde tanıklara ve bilirkişilere yemin ettirilmesine ilişkin hüküm yer almasında herhangi bir hukuka aykırılık görmemiştir.(2.İd.Dava D.2021/222-458 E-K) Kanımızca disiplin hukuku kapsamında ifade alma işlemi sırasında ancak ilgili mevzuatta açık hüküm var ise tanıklara yemin ettirilebilir. Ön inceleme sırasında ise CMK’ya yapılan atfa binaen tanıklara yemin ettirilmesi uygun olacaktır.

[10] Ön inceleme faaliyeti sırasında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgelerin başka birlik, askeri kurum, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel tüzel kişilerde bulunması halinde gerekli yazışma yapılarak söz konusu bilgi ve belgeler temin edilmeli ve ön inceleme dosyasına konulmalıdır.

[11] 4483 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi son fıkrasında “Başsavcılar ve yetkili merciler ihbarcı veya şikâyetçinin kimlik bilgilerini gizli tutmak zorundadır.” hükmü bulunmakta olup, ihbarcı veya şikâyetçi yaptığı başvuruda kimliğinin gizli tutulmasını talep etmese bile ön incelemeciler, soruşturma izni vermeye yetkili merciler ve ilgili tüm kamu görevlileri bu gizliliğe uymak zorundadır.

[12] İddiayla ilgili olarak Rektörlükçe yaptırılan soruşturmada, şüphelinin mevzuata uygun olarak ifadesinin alınmadığı, iddialarla ilgili görüşünün ve eksik bilgi ve belgelerin istenildiği, oysa şüphelinin Ceza Muhakemeleri Kanununa uygun olarak ve yasal hakları hatırlatılarak şüpheli sıfatıyla ifadesinin alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.(Danıştay 1.D.2021/897-908 E-K)

[13] Firar ve izin tecavüzü halinde olan asker kişilerin bu eylemleri ile suç oluştuğunda firar veya izin tecavüzü eylemleri bitmese dahi ön inceleme başlatılmalıdır. Bunlar hakkında başlatılan ön inceleme sırasında firar ve izin tecavüzü halleri devam edenlerin ifadelerinin bilinen adreslerinden Cumhuriyet savcılıkları istinabe edilmek suretiyle alınması yolu kullanılmalı, ifadeleri bu yolla da temin edilemezse ön inceleme tamamlanarak bir sonraki aşamaya geçilmelidir.

[14] Başka türlü belgelendirilmesi ve ispatı mümkün olmayan her ön inceleme işleminin tutanak düzenlenerek kayıt altına alınması esastır.

[15] Danıştay 1.D.2021/767-638 E-K

[16] Faruk Şahin, Ön İnceleme Yapmakla Görevlendirilenlerin Yetki ve Sorumlulukları, Sayıştay Dergisi Sayı 55, s.103

[17] İlyas Şahin, 4483 Sayılı Kanunda Öngörülen Ön İnceleme Görevlisinin Yetkileri ve Bu Çerçevede İzin Sisteminin Gerekliliği Hakkında Değerlendirme,  Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C.XIX, Y.2015, S.299

[18] Şüphelinin farklı bir şehirde olması sebebiyle ifade vermeye gelemeyecek olması durumunda bulunduğu şehirdeki Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla istinabe yoluyla ifadesinin alınması gerekmektedir. (Danıştay 1.D.2021/897-908 E-K)

[19] … hakkında ceza soruşturması yapılan bir devlet memurunun kendisi veya avukat olan vekilinin CMUK’nun 143 üncü maddesi hükmüne dayanarak, hazırlık soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda sulh hakiminin kararıyla kısıtlanabilecek olanlar dışında, hazırlık belgeleri ile dava dosyasının tamamını incelemeye ve istediği belgenin bir örneğini almaya hakkı bulunmaktadır. 4483 sayılı Yasa uygulamasında da ön inceleme ile görevlendirilenler soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek durumlarda bu Yasanın 6 ncı maddesi gereğince sulh hakiminden kısıtlama kararı almak da dahil, CMUK’un Cumhuriyet savcılarına verdiği bütün yetkileri kullanabileceklerdir…disiplin soruşturmasında ilgilinin savunmasının istendiği andan itibaren disiplin soruşturmasının amacını tehlikeye düşürebilecek belgeler ile sicil dosyası hariç, ilgilinin veya avukatının disiplin dosyasının tamamını incelemeye ve istediği belgenin bir örneğini almaya hakkı bulunduğunu kabul etmek gerekmektedir.1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2 nci maddesinin 4667 sayılı Kanunla değiştirilen üçüncü fıkrasında sayılan kurum ve kuruluşlara, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olma zorunluluğu getirilmiştir. Yardımcı olma zorunluluğunun kapsamını ve sınırlarını belirlemede avukatların görevleriyle ilgili olarak yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu kurumlara, kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla avukatların gerek duyduğu bilgi ve belgeleri aşağıdaki kapsam çerçevesinde incelemelerine sunmak yükümlülüğü getirilmiştir.

  1. a) İncelemeye sunma, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş bünyesinde, gerektiğinde bir görevli eşliğinde uygun bir yerde gerçekleştirilmesi gereken bir işlevdir.
  2. b) İncelemeye sunma yükümlülüğünün, bilgi ve belgenin bulunduğu kurum ve kuruluş dışında bir yere veya şehire gönderilmesi suretiyle yerine getirilmesinin istenmesi, yasanın amacına uygun bir talep olarak değerlendirilemez.
  3. c) Avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgelerin kapsamı, avukatların görevleriyle ve gerek duyma ifadesiyle ilgili açıklamalarda belirtilen sınırlar içinde anlaşılmalı ve değerlendirilmelidir.
  4. d) Yasa koyucu, kurum ve kuruluşların bünyesinde inceleme olanağı tanıdığı belgelerden örnek alınmasını vekaletname ibrazına bağlı tutmuştur. Avukatlarca incelenmesinden sonra bu belgelerin gerekli olanlarından konusu, tarih ve sayısı belirtilerek örnek alınabilmesi yasa hükmü gereğidir.(Danıştay 1.D. 2002/26-52 E-K)

[20] Görevlendirilen soruşturmacının, fezleke hazırlama aşamasında iddia konusuyla illiyet bağı bulunan tüm şüphelileri isim ve unvanlarıyla belirlemesi, şikâyetçilerin, şüphelilerin ve varsa tanıkların ifadelerini alması, suçla ilgili lehte ve aleyhte tüm delilleri toplaması, buna ilişkin belgeleri sırasıyla fezlekeye eklemesi, tüm bilgi ve belgeleri değerlendirmesi, sonuçta kanaatini belirterek düzenleyeceği fezlekeyi soruşturma emri veren makama teslim etmesi, yetkili makamın da iddia konusu suçun şüphelilerle illiyet bağını irdelemek suretiyle bir karar vermesi gerekmektedir.(Danıştay 1.D.2021/897-908 E-K)

[21] İlgililere isnat edilen eylemlerle ilgili olarak, ön inceleme raporunda, söz konusu eylemlerde gerekçeleri belirtilmek ve somut tespitlerde bulunulmak suretiyle mevzuata aykırılık bulunmadığının belirtildiği, yetkili merci kararında ise söz konusu eylemlerin soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte bulunduğu belirtilerek ilgililer hakkında soruşturma izni verilmesine karar verildiği, yetkili merci tarafından verilen soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararlarda gerekçe gösterilmesinin zorunlu olduğu, ön incelemedeki değerlendirmeleri geçersiz kılacak ya da aksi gerekçeler ortaya konulmaksızın ilgililer hakkında soruşturma izni verilmesi hukuka aykırıdır. (Danıştay 1.D.2017/1422-1785 E-K)

[22] Bölge idare mahkemelerine 4483 sayılı kanun uyarınca verilen görev ise yetkili mercii tarafından verilen soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi ya da yetkili merci tarafından verilen şikayetin işleme konulmamasına ilişkin kararlara yapılan itirazları kesin olarak karara bağlamaktır. Bölge idare mahkemelerinin bu kanun uyarınca yerine getirdiği görev, yargılama faaliyeti kapsamında olmadığından bir dava değil, idari bir görev olarak nitelendirilmektedir(Anayasa Mahkemesinin 27.12.2006, E. 2006/163 K. 2006/121 sayılı kararı). Bu anlamda, 4483 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen itiraz müessesesi de idari bir görevin icrasına yönelik idari bir başvuru niteliği taşımaktadır. Söz konusu idari başvurunun neticeye kavuşturulması aşamasında 2577 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına da olanak bulunmamaktadır.(Ankara Blg. İd. Mah. 3.İd. Dava D.2021/1637-1648 E-K)

4483 sayılı Kanun hükümleri kapsamındaki itiraz dilekçesinin dava dilekçesi, itirazın ise idari bir dava olarak değerlendirilmesi suretiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu hükümleri uyarınca verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.(İzmir Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.2018/98-142 E-K); 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 8 inci maddesinin (3) üncü bendinde yer alan, bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde sürenin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı yolundaki hükmün, 2577 sayılı Kanunda düzenlenen idari davalara ilişkin süreler açısından geçerli olduğu açıktır. 4483 sayılı Kanunda ise, 2577 sayılı Kanunun anılan hükümlerine paralel bir düzenlemeye yer verilmediğinden, itiraz süresinin çalışmaya ara vermeden dolayı uzaması yasal yönden olanaklı değildir.(Danıştay 1.D. 2012/1591 E-2012/1636 K)

[23]Askeri Ceza Kanununun 60, 62, 65, 66, 67, 68, 70, 79, 81, 82, 85, 87, 88, 89, 90, 91, 97, 98, 100, 101, 102 ve 136 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar asker kişiler tarafından işlendiğinde sırf askeri suç olarak kabul edilmektedir.

[24]Yapılan itirazlara dair dilekçelerin kayıt tarihini gösteren bilgi ve belgeler dosyada bulunmalıdır. (Danıştay 1.D.2021/1745-1818 E-K)

[25]İsnat edilen eylemlerle ilgili olarak yapılan ön incelemede, söz konusu geçici görevlendirmenin şikayetçiyi mağdur etmek kasdıyla yapıldığı yolunda bir tespitte bulunulmadığı, sadece geçici görevlendirme işleminin mevzuata aykırı olduğunun belirtildiği,  idarelerce tesis edilen işlemlerin hukuka aykırı olduğu yolundaki iddiaların idari yargıda açılacak iptal davalarında incelenebileceği, kaldı ki, söz konusu işlemlerin iptali için idari yargıda dava açılmış ve bu işlemler hukuka aykırı oldukları gerekçesiyle mahkemece iptal edilmiş olsalar dahi salt hukuka aykırı işlem tesisinin ilgililer açısından cezai sorumluluk doğurmayacağı sonucuna varılmıştır.(Danıştay 1.D.2021/1668-1592 E-K)

[26] İzin süreci sonucunda soruşturma izni alınamaması durumunda ceza soruşturması başlamadığı için suç işlendiğine yönelik ihbar ve şikâyetler hakkında Cumhuriyet başsavcılığı inceleme/işlem yapılmasına yer olmadığı kararı verebilecektir. Bu kapsamda idarenin soruşturma izni verilmemesine yönelik kararına yapılan itirazın bölge idare mahkemesi tarafından reddedilmesi hâlinde Cumhuriyet başsavcılığının vereceği karar, şikâyet veya ihbar ile başlayan sürecin bitirilmesine yönelik olup bölge idare mahkemesinin kararına aykırılık içeremeyecektir. (Anayasa Mahkemesinin 9.9.2020 tarihli ve 2017/21016 Başvuru Numaralı Bireysel Başvuru Kararı)

[27] …Bakanının 6.7.2020 tarih ve … sayılı kısmen soruşturma izni verilmesine, kısmen soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının 7201 sayılı Tebligat Kanununda ve ilgili Yönetmelikte gösterilen usule uygun olarak şikâyetçi M.Y.ın önce bilinen adresine tebliğe çıkarılması, bu adreste bulunamaması halinde adı geçenin MERNİS adresinde evrakın tebliğ edilmesi, ilgili adresin MERNİS adresi olduğunu gösterir bilgi ve belgelerle birlikte adı geçenin bu karara itiraz etmesi halinde itiraz dilekçesi de eklenerek, itiraz etmemesi durumunda mevcut itirazlar incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın karar ekli olarak … Bakanlığına iadesine, kararın birer örneğinin itiraz edenlere gönderilmesine 23.6.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.(Danıştay 1.D.2021/1007-999 E-K)

[28] Yetkili merci kararının hakkında soruşturma izni verilen Ü.T.e tebliğini göstermek amacıyla PTT gönderi takip belgesine ait bilgisayar çıktısının eklendiği, söz konusu gönderi takip belgesine göre yetkili merci kararının kim tarafından hangi tarihte teslim alındığının belirsiz olduğu, söz konusu belgenin mevzuatta belirtilen unsurları taşıyan, usule uygun bir tebligat belgesi olmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, … Bakanının 28.1.2021 tarih ve 34 sayılı kısmen soruşturma izni verilmesine, kısmen soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının, 7201 sayılı Tebligat Kanununda ve ilgili Yönetmelikte gösterilen usule uygun olarak hakkında soruşturma izni verilen Ü.T.e tebliğini gösterir tarihli ve imzalı tebliğ alındısı da eklenerek Dairemize gönderilmesi için dosyanın karar ekli olarak … Bakanlığına iadesine, kararın birer örneğinin itiraz edenlere gönderilmesine 7.4.2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.(Danıştay 1.D.2021/384-549 E-K)

[29] 4483 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde, yetkili merciin, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet Başsavcılığına, haklarında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlilerine ve varsa şikayetçisine bildireceği, soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı haklarında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet Başsavcılığı veya şikayetçinin itiraz yoluna gidebileceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümdeki ilgililere tebliğ edilmesi öngörülen karar ibaresinden anlaşılması gereken, kararın sonucu değil, karar metninin kendisidir. Dolayısıyla karara karşı itiraz hakkı bulunan ilgiliye karar metninin tebliğ edilmemesi halinde, bu tebligatın usulüne uygun bir tebligat olarak kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. (Danıştay 1.D.2008/960-951 E-K)

[30] Davacının hakkında soruşturma izni verilmesi kararına dayanak ön inceleme raporunun tarafına verilmesine yönelik talebinin; davacının itirazına konu ön inceleme raporunun 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan ön inceleme sonucunda düzenlendiği; 5271 sayılı Kanunun “Soruşturmanın gizliliği” başlıklı 157 nci maddesinde ifade edilen ceza yargılamasının soruşturma evresindeki usul işlemlerinde gizliliğin esas olduğu; yani memurlar ve diğer kamu görevlilerinin (görevleri sebebiyle olsun ya da olmasın) işledikleri iddia edilen herhangi bir suçtan dolayı haklarında 5271 sayılı C.M.K. hükümlerine göre soruşturma yapılması halinde usul işlemlerinin gizli tutulacağı; dolayısıyla da bahsi geçen ceza soruşturmasına imkân sağlayan ve bu aşamanın öncesi ile bir bölümünü oluşturan 4483 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yürütülen usul işlemlerinin de doğal olarak gizli tutulması gerektiğinden; sonuç itibariyle Kanun’un 20/2 maddesinde ayrıksı tutulan özel kanun niteliğindeki 5271 sayılı Kanun kapsamında yapılacak ceza soruşturması ve bu aşamanın öncesi ile bir bölümünü oluşturan nitelikte 4483 sayılı Kanun çerçevesinde gerçekleştirilen iş ve işlemler kapsamında Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamı dışında kaldığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.(Ankara Blg.İd.Mah.12.İd.Dava D.nin 2021/336-427 E-K sayılı kararı ile onanan Ankara 14.İd.Mah.nin 2020/1095-2275 E-K sayılı kararı)

[31] Davacının Anayasal bir hak olan bilgi edinme hakkını kullanmak üzere müracaat ettiği, 4483 sayılı Kanun gereğince yapılan ön inceleme neticesi hazırlanan raporun ve eklerinin davacıya verilmesinin, 4982 sayılı Kanun’un 19. maddesinde sayılan sınırlamalar kapsamında bulunduğunun davalı idarece ortaya konulamadığı anlaşıldığından, davacının yaptığı şikâyet üzerine verilen kararı yargı mercileri önüne taşıyabilmesi için hak arama ve savunma hakkı ile silahların eşitliği ilkesi gereğince davacı talebinin karşılanmak suretiyle ön inceleme raporu ve diğer bilgi ve belgelerin bir suretinin davacıya verilmesi gerekmektedir. (Ankara Blg. İd. Mah. 12.İd. Dava D.nin 2021/441-670 E-K sayılı kararı ile onanan Ankara 18.İd. Mah.nin 2020/951 E-2021/670 K sayılı kararı)

[32] General ve amiraller hakkındaki soruşturma Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya Başsavcıvekili tarafından yapılır. Hâkim kararı gerektiren işlemlere dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara yapılan itirazlar hakkında, soruşturma konusu suçların en ağırına bakmakla görevli Yargıtay ceza dairesini numara itibarı ile izleyen ceza dairesi başkanı tarafından karar verilir. Suçun son numaralı ceza dairesinin görevine girmesi halinde talebi ve itirazı inceleme yetkisi Birinci Ceza Dairesi Başkanına aittir. Hâkim kararı gerektiren işlemlerde Başkanın verdiği kararlara karşı yapılan itirazı numara itibarı ile izleyen ceza dairesi başkanı inceler. Son numaralı daire başkanının kararı, Birinci Ceza Dairesi Başkanı tarafından incelenir. İddianame hazırlanması hâlinde kovuşturma Yargıtay ilgili ceza dairesince yapılır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir