EFOR KAYBI

Danıştay tarafından tazminat hukukunda çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle oluşan beden gücü kaybı nedeniyle gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi efor kaybı tazminatı diye tanımlanan tazminatın ödenmesi gerektiğinin, beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı görevi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla efor sarfederek yaptığı gerçeğinden hareket edilerek kişinin bu zararını bizzat kendisinin daha fazla bir güç harcayarak gidermiş olması nedeniyle ilgili idarenin tazmin sorumluluğuna gidildiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır (Danıştay Onuncu Dairesinin 25/9/2007 tarihli ve E.2004/5845, K.2007/4387 sayılı; 22/2/2008 tarihli ve E.2007/7170, K.2008/847 sayılı kararları).

*   Bedensel kayba uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.    İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.

Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca hazırlanan 17/04/2015 tarih ve 832 sayılı rapor ile %50 oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği belirlenen davacının günlük yaşamını daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği açıktır.Bu itibarla, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;

 Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren uzman çavuşlar için belirlenen yasal emeklilik yaşına kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) çalışma gücü kaybı olan % 50 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının emeklilik yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.

Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretlerinin bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.

Davacının efor kaybı zararının yukarıdaki şekilde hesaplanmasından sonra olay nedeniyle yapılan ödemelerden yarar olarak kabul edilip zarar hesabından düşülmesi gerekenlerin de tespiti zorunlu olup, gelir kaybına yönelik hesaplamada yarar olarak düşülen miktarın tekrar düşülmemesi gerektiği de açıktır.

Bu durumda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, sadece davacının gelir kaybına yönelik bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Bunun yanı sıra her ne kadar davacı tarafından gelir kaybına yönelik bilirkişi raporu sonrasında miktar artırım dilekçesi verilmiş ise de, tazminatın amacı uğranılan gerçek zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tazminat, zarar görenin zenginleşmesi veya zarar verenin cezalandırılması sonucuna yol açmamalıdır. Dolayısıyla hesaplanacak tazminatın azami miktarı, gerçek zarar ile sınırlıdır.

Dinamik bir yapıya sahip olan tazminat hukuku çerçevesinde zarar ve yarar kalemleri belirlenirken, tazminat tutarının hesaplanabilmesi, yerleşik yargı uygulamasında da kabul edildiği üzere, hukuk bilimi dışında özel bilgi gerektirmektedir.Bu itibarla, tam yargı davalarında, uğranılan zararın gerçek miktarı, ancak hükme esas alınma niteliğini haiz bir bilirkişi raporuyla net bir şekilde ortaya çıkacağından, başka bir ifadeyle, hatalı hesaplama içeren ve hükme esas alınmayan raporlarla gerçek zarar miktarı ortaya çıkmış sayılamayacağından, davacının da 2577 sayılı Kanun’un 16. maddesinin 4. fıkrasında tanınan miktar artırım hakkını kullanmış ve tüketmiş kabul edilemeyeceği, bu çerçevede Mahkeme tarafından, davacının efor (güç kaybı) zararının tespitini sağlama konusunda yeterli olduğu sonucuna ulaşılan ve hükme esas alınacağına kesin olarak kanaat getirilen hesap bilirkişisi raporunun tebliği suretiyle miktar arttırımı hakkının kullanılması için süre verilmesi ve yapılacak miktar artırım talebinin de değerlendirilmesi gerektiği açıktır.        (Danıştay 10.D.2017/2936 E-2022/4838 K)

Askerliğe elverişli olmadığı, diğer bir deyişle vazifesini yapamayacak durumda malul olan kişinin en azından adi malul kabul edilmesi gerekir.

* Dosyanın incelenmesinden; 2002 tarihinde uzman onbaşı olarak göreve başlayan ve  31.12.2010 tarihinde kendi isteği üzerine terhis edilen davacı tarafından, 16.03.2020 tarihinde malul aylığı bağlanması istemiyle başvuruda bulunulduğu, bu başvuru üzerine davacı hakkında düzenlenen … Devlet Hastanesinin 05.02.2020 tarih ve 199 sayılı sağlık kurulu raporunda “Tanı:Tedaviyle Düzelmeyen Anksiyete Bozukluğu, Karar: 1-D/16 F1 Savaşta Ve Barışta Askerliğe Elverişli Değildir. 2-Mevcut Rahatsızlığının Askerliğin Sebep Ve Tesiriyle Meydana Gelip Gelmediğine Karar Verilememiştir.” yolunda olduğu, anılan raporun Sağlık Kurulunda incelendiği ve 30.04.2020 tarih ve 2381 sayılı kararı ile 5434 sayılı Kanun’un 44-54’üncü maddeleri uyarınca malul olmadığına karar verildiği, bu karara karşı itirazda bulunulması üzerine Yüksek Sağlık Kurulunun 27.07.2020 tarih ve 2020/10721 sayılı kararı ile aynı şekilde … Devlet Hastanesinin 05.02.2020 tarih ve 199 sayılı kararına istinaden 5434 sayılı Kanun’un 44-54 maddeleri uyarınca malul olmadığına karar verildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacıya yönelik düzenlenen … Devlet Hastanesinin 05.02.2020 tarih ve 199 sayılı sağlık kurulu raporu birlikte değerlendirildiğinde, davacının askerliğe elverişli olmadığı, diğer bir deyişle vazifesini yapamayacak durumda malul olduğu, toplam hizmet süresinin 8 yıl 4 ay 6 gün olduğu ve her yıl için 3 ay fiili hizmet süresi zammından yararlandığı dikkate alındığında  10 yıldan fazla hizmeti olan davacı hakkında adi malullüğe ilişkin hükümler uyarınca işlem tesis edilmesi gerekirken malul olmadığından bahisle başvurusunun reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde ve davanın reddi yolunda verilen istinafa konu İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır. (Ankara Blg.İd.Mah.11.İd.Dava D.2021/4597 E-2023/1248 K sayılı kararı)

Efor kaybı tazminat hesaplama ilkeleri

* İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle, uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir. Kamu görevlilerinin, görevlerinin neden ve etkisinden kaynaklanan güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminat istemleri, mahkemece aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle hesaplanıp karara bağlanmalıdır.

A-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, idarece bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmamış ise, mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile kamu görevlisi olan davacının yeni görev yerindeki aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaranne kadar daha fazla güç (efor)  sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.

B-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmuş ise, davacı kamu görevlisinin önceki görev yeri aylık geliri ile yeni görev yeri aylığı arasındaki ‘fark’kadar ve ayrıca davacının yeni görev yerinde aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine tespit edilen bu oran uygulanmak suretiyle belirlenecek ‘tutar’ kadar toplam güç (efor) zararı bulunduğu dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.

C-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan davacı kamu görevlisi aynı işi yapmaya devam ediyor ise, mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile kamu görevlisi davacının aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarf edeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.

Nitekim, sağlık kurulu raporuna göre %20 oranında çalışma gücü kaybına uğrayan bir davacının güç (efor) tazminatı ödenmesi isteminin idare mahkemesince, olaydan sonra davacının aynı yerde, aynı görev unvanıyla çalışmaya devam ettiği, maaş ve özlük haklarında her hangi bir değişiklik olmadığı gerekçesiyle reddi ile sonuçlanan dava ile ilgili olarak yapılan bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi 23/3/2016 tarih, Başvuru No: 2013/5670 sayılı kararında, mahkeme tarafından ulaşılan sonucun başvurucunun fiziksel bütünlüğünü korumak bakımından etkisiz kaldığı, başvuranın Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığının korunması hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır…(Danıştay 10.D. 2017/4202 E-2018/2053 K)

Kamu görevlisinin kusurlu eylemi neticesi yaralanma

           * Davacılardan G.G. … ilçesi … Jandarma Karakol Komutanlığı emrinde 1991/4 tertip er olarak vatani görevini yapmakta iken 04/06/2012 tarihinde 15:00-17:00 saatleri arasında nizamiye nöbetçisi olduğu sırada kendisi ile aynı nöbet kulübesinde nöbetçi olan J. Er Ş.U.’ın dikkatsiz ve tedbirsiz davranması ve silahını boş zannederek bir anlık dalgınlık ile namlusunu dönük olarak tetik düşürmesi neticesinde sağ bacağından yaralanmıştır.Olay nedeni ile başlatılan soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame ile … Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinde kamu davası açılmış, 04/02/2014 tarih ve E:2013/218, K:2014/50 sayılı karar ile Ş.U.ın neticeten beş ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Davacı G.G.’nün askerliğe elverişliliğinin tespiti için sevk edildiği GATA Komutanlığının 11/09/2013  tarih ve 11236 nolu raporu ile “11/D/1 askerliğe elverişli değildir” kararı verilmiştir. …Baştabipliği Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 20/05/2014 tarih ve 1564-351 sayılı raporuyla davacı Gani Göncü’nün %32 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği tespit edilmiştir.

5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu uyarınca vazife malulü kabul edilerek davacı G.G.’ye 01/10/2013 tarihinden itibaren vazife malullüğü aylığı bağlanmış, ayrıca tütün ikramiyesi tahakkuk ettirilmiştir.Davacılar tarafından, 13/05/2013 tarihli dilekçe ile davalı idareye başvurularak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmuş, davalı idare tarafından yasal süre içerisinde cevap verilmemesi üzerine de bakılan dava açılmıştır.     

Dava konusu olay neticesinde … Baştabipliği Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 20/05/2014 tarih ve 1564-351 sayılı raporuyla %32 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenen davacının günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararının en fazla net asgari ücret tutarı kadar olacağı, Dairemizin içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.Buna göre, davacının aktif dönemdeki (zarara uğranılan tarihten içtihadi emeklilik yaşı kabul edilen 60 yaşın sonuna  kadar olan dönemdeki) maddi zararının, 2022 yılına kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete meslekte kazanma gücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının 60 yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, bedensel kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararı da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına meslekte kazanma gücü kayıp oranının uygulanması suretiyle) hesaplanmalıdır.Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir. Ayrıca davacıya olay nedeniyle 5434 sayılı Kanun uyarınca bağlanan 6. derece vazife malullüğü aylığı ile 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi gereğince ödenen tütün ikramiyesi yarar kabul edilmek suretiyle denkleştirme (yarar- zarar hesabı) yapılması gerektiği de açıktır.Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (Danıştay 10.D.2017/2960 E-2022/4835 K)

Gelir Kaybı Güç Kaybı (psikiyatrik)

* Dosyanın incelenmesinden; uzman jandarma çavuş davacının, … Tabur Komutanlığı emrinde görevli iken, 28/06/2013 tarihinde Erzurum’a yıllık izne giderken Diyarbakır-Bingöl karayolunda içinde bulunduğu ve sürücüsü olduğu sivil aracın Bölücü Terör Örgütleri mensuplarınca durdurulduğu, kimlik kontrolü yapıldığı, davacının asker olduğunun anlaşılması üzerine kaçırılarak 4 gün sonra serbest bırakılması nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığı, … Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 29/07/2015 tarihli raporda kronik nitelik kazanmış tramva sonrası stres bozukluğuna neden olan yaralanması sonucu % 100 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, SGK tarafından vazife malulü kabul edilmemesi üzerine açtığı davanın  Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin 29/06/2016 tarih ve E:2015/908, K:2016/1227 sayılı kararı doğrultusunda ret ile sonuçlandığı, olay nedeniyle nakdi tazminat ödenmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacının BTÖ mensuplarınca kaçırılma olayı ile ilgili olarak yapılan idari tahkikat sonrasında davacıya izinsiz garnizonu terk disiplinsizliği nedeniyle 1/20 oranında aylıktan kesme disiplin cezası verildiği, davacıya tebliğ edilen izin belgesinde saat 18.00’den sonra terör olayları olması muhtemel bölge ve güzergahlardan seyahat edilmemesi gerektiği hususunun yazılı olarak tebliğine karşın davacının izin gün ve saatinden önce belirtilen emirler hilafına seyahat etmesi hususları dikkate alındığında, olay nedeniyle davacının % 50 oranında müterafik kusurlu olacağı da açıktır. Dava dilekçesinde davacının  görev aylıklarını alma imkanı varken sakat kalmış olması nedeniyle bu haklardan mahrum kaldığı, yaşam boyu çalışma imkan ve kabiliyetini yitirmesi nedeniyle önemli ölçüde maddi kayba uğradığı ileri sürülmüştür.

Bu durumda, davacının gelir kaybı ve güç kaybından doğan zararlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

Davacının gelir kaybından doğan zararının incelenmesi:

Dosyanın incelenmesinden; GATA Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 29/07/2015 tarihli raporda, kronik nitelik kazanmış tramva sonrası stres bozukluğuna neden olan yaralanması sonucu % 100 oranında meslekte kazanma gücünü  kaybetmiş sayılacağı kanaatine varıldığı, davacıya adi malullük aylığı bağlandığı, nakdi tazminat ödemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının olay nedeniyle gelir kaybından dolayı doğan zararın tespit edilmesi amacıyla yaptırılacak bilirkişi incelemesinde, zararı doğuran olay olmasaydı davacının uzman çavuşlar için kabul edilen zorunlu emeklilik yaşına kadar aktif dönemde elde etmesi muhtemel geliri (emsali çavuş maaşları üzerinden hesaplanacak) ile emekli olacağı kabul edilen yaştan TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel yaşam süresi sonuna kadar alacağı emekli aylıklarının peşin sermaye tutarları zarar; davacıya bağlanan adi malullük aylığı yarar kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılması, hesaplamada, gelecek yılların emsal çavuş maaşlarının, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net maaş miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi, bu hesaplama neticesinde davacının gelirinde azalma olduğu tespit edilmesi halinde Mahkemece bu tutar kadar maddi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Bu hesaplama yapılırken bulunacak tazminat miktarından davacının müterafik kusuru olan %50 oranında indirim yapılacağı da tabidir.

Davacının güç (efor) kaybı zararının incelenmesi:

Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlığı nedeniyle uğramış olduğu beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi “güç (efor) kaybı tazminatı” olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmiştir. Beden gücü  kaybına uğrayan kişinin günlük yaşamını ve çalışma hayatını sürdürebilmesi  için zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarf ettiği gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmiştir. Bu doğrultuda, idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin  güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.

İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.

Uyuşmazlıkta, davacının dava konusu olay nedeniyle  %100 oranında çalışma gücü  kaybına uğradığı, dolayısıyla günlük yaşamını ve çalışma hayatını emsallerine ve eskiye nazaran daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdürmek zorunda kalması nedeniyle maddi zararının bulunduğu açık olup, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;

Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren yasal emeklilik yaşının sonuna kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) tutarına çalışma gücü kaybı %100 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının yasal emeklilik yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.

Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretleri, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.

Öte yandan efor kaybı nedeniyle hesaplanacak olan tazminat miktarından davacıya ait %50 oranındaki müterafik kısmın indirilmesi gerekmektedir.

Bu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının gelir ve efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararlarının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınabilecek nitelikte olmayan, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu uyarınca maddi tazminat hakkında karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Danıştay 10.D.2018/396 E-2022/4645 K)

İçtima sırasında düşerek yaralanma

* Davacının sözleşmeli er adayı olarak … Okulu ve Eğitim Merkez Komutanlığında görev yaptığı sırada, 10/06/2013 tarihinde sabah yoklaması için çıktığı içtima alanında iken Tabur Komutanı tarafından konuşma yapılması esnasında bayıldığı ve yere düştüğü, düşme neticesinde çenesinden yaralandığı, önce birlik revirine, sonra Devlet Hastanesine, buradan da … Asker Hastanesine kaldırıldığı, oradan da … Devlet Hastanesine sevk edildiği, davacının burada ameliyat edildiği, akabinde de 26/07/2013 tarihinde davacıya 21 gün istirahat verilerek taburcu edildiği olayda idari faaliyetlerin neden ve etkisiyle kamu görevlilerinin veya diğer kişilerin güç (efor) kaybına dayanan maddi zararının idare hukukunun ilke ve kuralları uyarınca idarece tazmin edilmesi gerektiği hususunda bir duraksama bulunmamaktadır.

Bakılan davada, dava konusu olay neticesinde 11/02/2015 tarihli TSK Sağlık Raporunda % 9 meslekte kazanma gücünü kaybettiği belirlenen davacının günlük yaşamını ve mevcut işini daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği açıktır.

Bu itibarla, davacının güç (efor) kaybından doğan zararı;

Aktif dönemde, zarara uğranılan tarihten itibaren içtihadi emeklilik yaşına kadar asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücrete (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) çalışma gücü kaybı olan % 9 oranının uygulanması; pasif dönemde ise, davacının emeklilik yaşını ikmalinden TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar geçecek süre için -bir çalışmanın karşılığı olmaması nedeniyle- AGİ hariç net asgari ücrete yine çalışma gücü kaybı oranının uygulanması suretiyle ortaya çıkacak miktarların toplanması suretiyle hesaplanmalıdır.

Söz konusu hesaplamada, gelecek yılların asgari ücretlerinin, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.

Davacının efor kaybı zararının yukarıdaki şekilde hesaplanmasından sonra olay nedeniyle yapılan ödemelerden yarar olarak kabul edilip zarar hesabından düşülmesi gerekenlerin de tespiti zorunludur.

Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davacının görev aylığı ve PMF Tablosu esas alınarak yapılan hesaplamayı içeren, hükme esas alınabilecek nitelikte ve yeterlilikte bulunmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davacının maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, işbu bozma kararına uyulmak suretiyle karar verilmesi durumunda,  davacının temyiz isteminde bulunmadığı gözetilerek aleyhe hüküm verme yasağı ilkesi uyarınca verilecek yeni kararda davalı idare aleyhine hükmedilecek maddi tazminat tutarının 30.865,00 TL’yi aşmaması gerektiği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.(Danıştay 10.D.2018/3416 E-2022/4281 K)         

Helikopter iç basınç değişikliği işitme kaybı

* Dava dosyasının incelenmesinden, Mahkemece 24/09/2014 tarihli ara karar ile … Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından dava konusu olaya ilişkin rapor istenmesi üzerine verilen cevapta; helikopter içi basınç değişiklerinin yarattığı mikrotramvalar etkisi ile hastada tespit edilen işitme kaybının meydana gelebileceği, ancak bünyesel yatkınlığın da bu işitme kaybında tetikleyici rol oynayabileceği hususları bildirilerek meslekte kazanma gücü kaybı oranının % 12,1 olduğu hususu belirtilmiştir.

Dava dosyası içerisinde yer alan ve davacının ani işitme kaybı yaşadığını ileri sürdüğü olaydan (08/12/2012) sonra alınmış olan sağlık kurulu raporları incelendiğinde; 01/10/2013 tarihli … Asker Hastanesi Sağlık Kurulu Muayene Fişinde KBB doktoru tarafından muayene edilerek “Sağlam” ibaresinin yazıldığı;  yine 24/10/2013 tarihli sözleşme yenileme amaçlı TSK Sağlık Raporunda da “Sağlam, sınıfı görevine devam eder” ibaresinin yazıldığı; son olarak 04/11/2013 tarihli Sağlık Raporu ile “Sol ani işitme kaybı” tanısı konulduğu anlaşılmaktadır.

Öncelikle helikopterdeki basınçtan dolayı ani işitme kaybı yaşadığını iddia eden davacı hakkında, davacının işitme kaybı oranının ne kadar olduğu, şayet bir kayıp varsa buna helikopterdeki basıncın mı yoksa bünyesel yatkınlığın mı sebep olduğu hususları olaydan önce ve sonrasında alınan sağlık raporları ve tetkikler ve rapor sonuçları arasındaki çelişkiler de  dikkate alınarak meslekte kazanma gücü kaybı oranını da gösterir adli tıptan bir rapor alınması gerekmektedir. Alınacak rapor sonrasında davacının belirtmiş olduğu rahatsızlığın yürüttüğü görevin etkisi ve sonucunda meydana gelmiş olması veya rahatsızlığın artmış olmasının tespiti durumunda olay nedeni ile uğranılan zararların tespitine geçilecektir.

Davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre belirlenecek güç kaybına uğradığının tespiti halinde güç (efor) kaybından doğan zararının; davacının günlük yaşamını tespit edilecek maluliyeti oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki  maddi zararın en fazla (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç)  net asgari ücret tutarı kadar olacağı, dolayısıyla aktif dönem efor kaybı tazminatının, net asgari ücrete maluliyet oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, davacının yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.

Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı, her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmalıdır.

Davacının efor kaybı zararının yukarıdaki şekilde hesaplanmasından sonra olay nedeniyle yapılan ödemelerden yarar olarak kabul edilip zarar hesabından düşülmesi gerekenlerin de tespiti zorunludur.

Öte yandan, uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince güç kaybı oranı ve olayın meydana gelmesinde tarafların kusur durumu dikkate alınarak manevi tazminat miktarının da yeniden belirlenmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, davanın reddi yönündeki Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.(Danıştay 10.D.2018/776-4285 E-K)

 Efor kaybı oranının net olarak tespit edilmesi gerekir.  

* Efor kaybına dayanan maddi zararın belirlenebilmesi için ilk olarak davacının efor kaybı oranının net olarak tespit edilmesi gerekmektedir.

Dava dosyasında yer alan …tarihli …Üniversitesi Hastaneleri Erişkin Hastanesi Sağlık Kurulu Raporu’nda davacının engel oranının %30 olarak belirlenmiş olmasına rağmen, Mahkemenin 12/10/2021 tarihli ara kararı üzerine davacının muayene edilmesi neticesinde düzenlenen 26/11/2021 tarih ve … sayılı … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Raporunda, davacının emsali kamu görevlilerine nazaran aynı işi yaklaşık 1,8 kat fazla efor sarf ederek yapabileceğinin tespit edildiği, hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda, Mahkemenin yönlendirmesiyle …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Raporu ile belirlenen %80 efor kaybı oranı esas alındığı görülmektedir.

… Üniversitesi Hastaneleri … Sağlık Kurulu Raporu’nda davacının engel oranı %30 olarak belirlenmişken, hükme esas alınan raporda efor kaybı oranının %80 olarak belirlenmesi raporların çelişkili olduğunu ve uyuşmazlıkta davacının efor kaybı oranının net bir şekilde tespit edilemediğini göstermektedir.

Davacının sağlık durumunu gösteren ….Üniversitesi Hastaneleri … Sağlık Kurulu Raporunun “engelli”lik oranını tespite yönelik olması, sebebiyle rapor tarihinde yürürlükte bulunan (mülga) Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre düzenlendiği anlaşılmış, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Raporu’ndaki efor kaybı oranının nasıl hesaplandığı ise anlaşılamamıştır.

Bu nedenle, davacının efor kaybı oranının net olarak belirlenebilmesi için davacının yeniden hastaneye gönderilerek son sağlık durumunu gösteren bir raporun düzenlenmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte, yeniden düzenlenecek olan raporda efor kaybının tespitinde “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin esas alınması gerekmektedir.

Ayrıca, hesap bilirkişisi raporunda davacının net aylık geliri üzerinden efor kaybı tazminatı hesaplaması yapıldığı anlaşıldığından bu açıdan da raporun hükme esas alınamayacağı sonucuna varılmakta olup, yeniden alınacak sağlık raporunda belirtilen efor kaybı oranı esas alınmak suretiyle aşağıdaki ilkeler çerçevesinde hesap bilirkişisince yeniden hesaplama yapılmalıdır.

Bakılan davada, … personeli olarak görev yapan  davacının görevinin neden ve tesiriyle kalıcı olarak sakatlanması sonucu günlük yaşamını ve mevcut görevini emsali kamu görevlilerine göre daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan maddi zararın 2022 yılına kadar en fazla asgari geçim indirimi (AGİ) dahil 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere net asgari ücret tutarı kadar olacağı, davacının aktif dönemdeki maddi zararının, net asgari ücrete yukarıda belirtilen meslekte kazanma gücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatının hesaplanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, kamu görevlisinin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten, TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, işgücü kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına meslekte kazanma gücü kayıp oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması gerekmektedir.

Aktif dönemin işleyecek devre zararı ile pasif dönem zararı hesaplanırken, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarı her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmelidir.

Bu durumda, İdare Mahkemesince, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacının aktif ve pasif dönemde efor (güç) kaybından kaynaklanan maddi zararının bilirkişi marifetiyle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, maddi tazminatın farklı bir yöntemle hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.(Danıştay 10.D.2022/4985/4887 E-K)

Açık Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta iken rüzgarın Kurumun çatısını uçurması neticesinde yaralanma olayında manevi tazminata ve efor kaybı nedeniyle maddi tazminata hükmedilmelidir.

* Davacının 25/11/1969 doğumlu olduğu,  15/04/2016 tarihinde … ili, …Açık Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunmakta iken rüzgarın Kurumun çatısını uçurması neticesinde yaralandığı,  TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin 75 yıl olduğu,  Danıştay’ın yerleşik içtihadına göre, davacının günlük yaşamını tespit edilecek maluliyeti oranında daha fazla güç (efor) sarf ederek sürdüreceği, bu fazladan sarf edilen efordan kaynaklanan aktif dönemdeki, daha açık bir anlatımla zarar tarihinden olay gerçekleşmeseydi yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihe kadar olan dönemdeki  maddi zararın en fazla (2022 yılına kadar asgari geçim indirimi -AGİ- dahil, 2022 yılından itibaren AGİ hariç)  net asgari ücret tutarına maluliyet oranı uygulanmak suretiyle, yasal olarak emekliye ayrılacağı tarihten TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenen muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, güç kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, pasif dönem zararının da aynı usulle (AGİ hariç net asgari ücret tutarına maluliyet oranının uygulanması suretiyle) hesaplanması, söz konusu hesaplamada gelecek yılların asgari ücretlerinin bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihte bilinen net asgari ücret miktarının her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle belirlenmesi, bu yöntemle hesaplanan maddi tazminat tutarının tamamına idari başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi gerektiği, buna karşın Mahkemece, davacının maddi zararı belirlenirken zararının başlangıç tarih olarak olay tarihi olan 15/04/2016 tarihi yerine infaz kurumundan tahliye edildiği 29/08/2016 tarihinin esas alındığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yukarıda açıklanan yöntem yerine devrebaşı ödemeli belirli süreli rant yöntemine göre hesaplandığı ve hükmedilen maddi zarar miktarının bir kısmına idari başvuru tarihinden bir kısmına ise ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletildiği,

Olay sonrasında uzun süren bir tedavi süreci geçirdiği, olayın meydana gelmesinde davalı idarenin tam kusurlu olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde  20.000,00 TL manevi tazminatın idari başvuru tarihi olan 02/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği anlaşılmıştır.(Samsun Blg.İd.Mah.3.İd.Dava D.2020/245 E-2023/523 K)

Sürekli maluliyetine neden olmayan yaralanma neticesinde efor kaybı tazminatı söz konusu olmasa da manevi tazminata hükmedilmelidir.

* … Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu kararında davacının yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek  ölçüde hafif olması nedeniyle davacıya toplam 2.927,12-TL nakdi tazminat ödenmesine karar verildiği hususu ile yukarıda özetine yer verilen Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunun  01/03/2021 tarih ve 3411 sayılı raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacının Şırnak İli, İdil İlçesinde icra edilen operasyon sırasında 04/03/2016 tarihinde yaralanması şeklinde cereyan eden hadisenin sürekli maluliyetine neden olmadığı  anlaşıldığından iş gücü (efor) kaybından kaynaklanan zararının olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış olup, davacının bu yöne ilişkin maddi tazminat taleplerinin  reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.

 davacının görevini ifa ettiği sırada manevi zararı doğuran yaralanma olayının gerçekleşmiş olması ve davacıya atfı kabil bir kusurun da bulunmaması karşısında, davacının duyduğu elem ve ızdırabın bir nebze dindirilmesi amacıyla manevi tazminat isteminin kısmen  kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın, idareye başvuru tarihi olan 09/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat ile faiz isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.(Mardin 2.İd.Mah.2017/2512 E-2021/666 K)

Efor Kaybı Tazminatında Islah Halinde Faiz Başlangıcı

* uğranılan zararın gerçek miktarının Mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda net bir şekilde ortaya çıkması durumunda, ortaya çıkan bu gerçek zararın tamamının tazmini amacıyla verilen miktar artırımına (ıslah) ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp, mevcut davada talep edilen tazminat miktarının ıslah suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu durumda; tazminine karar verilen maddi ve manevi zarar karşılığı tazminat miktarı için davalı idareye başvuru yapıldığı tarihin (08.11.2017), yasal faizin başlangıç tarihi olarak belirlenmesi gerekmektedir.Nitekim, faizin başlangıç tarihinin tespitine yönelik olarak verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 09.06.2020 tarih ve E:2019/53, K:2020/853 sayılı kararı da aynı yöndedir. (Hatay 1.İd.Mah.2018/126 E-2021/1325 K)

Silah kazası neticesi efor kaybı tazminatı ve manevi tazminat

* Davacının … Jandarma Komando Özel Harekat Timini komuta ettiği, operasyon sonrasında tim personelinin araçlardan iner inmez tim komutanları komutasında askeri usullere uygun olarak karşı tarafta hiçbir canlı olmayacak ve namlular havayı gösterecek şekilde doldur-boşalt işleminin yapıldığı, doldur-boşalt işlemini yapan personelin bakım hattına geçerek silah bakımı yapmaya başladığı, davacının komutasındaki …Jandarma Komando Özel Harekat Timinde görevli Jandarma Uzman Çavuş M.G.’nin kullandığı Bora-12 keskin nişancı tüfeğinin bakımı esnasında anılan silahın dolu şarjörünü kütüklüğünde yer olmadığı gerekçesiyle silahın yanına koyduğu, silahın bakımı tamamlandıktan sonra Jandarma Uzman Çavuş M.G.’nin dolu olan ve silahın yanına koyduğu şarjörü bir anlık dalgınlık ve görevden kaynaklanan yorgunlukla silaha tekrar taktığı, akabinde de silahın kurma kolunu çekip bırakarak silahını ateş etmeye hazır hale getirdiği ve bakım hattının biraz gerisine geçerek namlusu yeri gösterecek şekilde boş olduğunu düşündüğü silahın tetiğini düşürdüğü, bu suretle anılan silahın ateş alması neticesinde de yerden seken mermi parçalarının davacının bel ve kalça kısımlarına isabet ettiği, ayrıntısıyla aktarın ve davacının yaralanarak %32 oranında güç (efor) kaybına uğramasına sebep olunan olayın, görevi  sırasında  gerekli  dikkat  ve  özeni  göstermeyerek, dikkatsiz ve tedbirsiz davranarak aynı birlikte görevli başka bir personelin, idareye ait silahla kusurlu eylemi sonucu gerçekleştiği, gerekli tedbirlerin alınmasında ihmalkar davranıldığı ve idare ajanının fiilinin idarenin kusurlu sorumluluğuna neden olduğu, davacının anılan olayın gerçekleşmesinde müterafik kusurunun bulunmadığı, idare ajanının kusurundan kaynaklanan zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunduğu anlaşıldığından, davacının uğradığı maddi zararların bu doğrultuda davalı idarece ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, … Jandarma Komando Özel Harekat Tabur Komutanlığı emrinde Uzman Jandarma II Kademe Çavuş sınıf ve rütbesiyle görev yapan davacının %32 oranında sürekli efor kaybına uğramasına sebep olan olayda, davalı idarenin hizmetin sunumunda kusurlu olduğu kabul edilerek, Mahkememizin 08/10/2020 tarihli ara kararıyla davacının uğradığı maddi zararın tespiti bakımından dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, “uyuşmazlığa konu olayda davacının maddi zararının bulunup bulunmadığının tespiti, maddi zarar varsa hesaplanması” amacıyla dosyanın kendisine teslim edildiği hesap bilirkişisi tarafından hazırlanan ve 18/03/2021 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına giren bilirkişi raporunda; “Tazminat hesaplamasında “progressif rant “formülünün kullanılacağı, “Bakiye Ömür” süreleri ile ilgili olarak TRH 2010 tablosunun kullanıldığı, davacının olay tarihinde (31) yaş (5) ay (18) günlük olup (31) yaşında olduğu, TRH-2010 Erkek Mortalite yaşam tablosuna göre bakiye ömrünün 43,50 yıl (43 yıl 6 ay ) olduğu, muhtemel ömür sonunun 19.12.2060 olduğu, jandarma Uzm. Çvş. olan davacının 52 yaşında emekli olacağı esasından hareketle Haziran/2017-Aralık/2037 tarihleri arası bakımından aktif dönem zararı, Ocak/2038-Aralık/2060 yaş arası ise pasif dönem zararı hesabı yapılacağı, davacının işlemiş dönem bakımından efor kaybı tazminatının dosyada bulunan bordrolardaki kazançlar esas alınarak belirleneceği, işlemiş aktif dönem zararının 347.157,89.-TL, işleyecek aktif dönem zararının 1.595.924,98.-TL, işleyecek pasif dönem zararının 1.081.105,80.-TL olmak üzere toplam tazminat miktarının 3.024.188,67.-TL olarak hesaplandığı, sağlık kurulu raporunda efor kaybı oranının %32 oranında belirtilmesi sebebiyle davacıda oluşan zarar miktarının 967.740,37.-TL olarak hesaplandığı, bu miktardan Jandarma Genel Komutanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu kararı ile 24.01.2019 tarihinde davacıya yapılan 22.408,60.-TL ödemenin ödeme tarihinden rapor tarihine kadar güncellenen hali olan 28.904,46.-TL’nin düşülmesi sonucu, meydana gelen olay sebebiyle karşılanmayan maddi tazminat tutarının 938.835,91.-TL olarak hesaplandığı” belirtilmiştir.

Anılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davalı idareler tarafından bilirkişi raporuna yapılan itirazlar yerinde görülmeyerek, bilirkişi raporunda aktüer hesap bilirkişisi tarafından yapılan hesaplama hükme esas alınabilir nitelikte görülmüştür.

Davacı tarafından, 2577 sayılı Kanun’un 16/4. maddesi kapsamında fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL olarak açılan davadaki maddi tazminat miktarının, 15/02/2021 havale tarihli miktar artırımı dilekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda 937.835,91.-TL artırılmak suretiyle 938.835,91.-TL’ye yükseltildiği görüldüğünden, bakılan davada davacının söz konusu olay sebebiyle uğradığı zarar karşılığı talep ettiği tazminat miktarının artırılmış tutar üzerinden incelenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, Uzman Jandarma II Kademe Çavuş sınıf ve rütbesiyle görev yapan davacının silah bakımı esnasında arkadaşının silahının ateş alması sonucu yaralanmasına sebep olan olayda, idarenin hizmet kusuru bulunduğu ve anılan olay sebebiyle davacının %32 oranında güç (efor) kaybına uğradığı anlaşıldığından, söz konusu olay sebebiyle davacıda oluşan efor kaybı gözetilerek yapılan hesaplama sonucu davacının uğradığı 938.835,91.-TL zararın, kusur sorumluluğu ilkesi kapsamında davalı idarece karşılanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacının askeri bir faaliyet esnasında ve davalı idare personelinin dikkatsizliği neticesinde yaralanarak %32 oranında güç (efor) kaybına uğradığı, davalı idarece olayın hemen akabinde yapılan idari tahkikat sonucunda tanzim edilen rapor uyarınca anılan olayın meydana gelmesinde davacının herhangi bir kusur ve ihmalinden söz edilemeyeceği ve davalı idare personelinin ihmalkar ve tedbirsiz hareketi sebebiyle meydana gelen olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğu hususları göz önüne alındığında, olay nedeniyle duyduğu ve ömür boyu duyacağı acı ve ıstırabının kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olayın meydana geliş şekli, davacının bu kazanın oluşumuna katkısının bulunmaması, davacının statüsü, sosyal durumu ve olaydan sonra güç (efor) kaybına uğraması gibi hususlar değerlendirilerek, davacının maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla takdiren 30.000,00.-TL manevi zararın davalı idarece davacıya ödenmesi, davacının manevi tazminat talebinin fazlaya ilişkin kısmının ise reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. (Hatay 1.İd.Mah.2018/126 E-2021/1325 K)

Sabah sporunda sol ayak aşil bölgesi tendonundan yaralanarak sürekli iş gücü kaybına uğrayan asker kişiye efor kaybı tazminatı ödenmelidir.

* Kısa dönem er olarak askerlik vazifesini ifa ettiği … Tugay Komutanlığı 2’nci Tank Taburu 5’inci Bölüğü’nde 16/01/2006 tarihinde yaptırılan sabah sporunda sakatlık geçirerek sol ayak aşil bölgesi tendomunu kaybettiği ve kalıcı sakatlık oluştuğundan bahisle 25.000,00-TL maddi (ıslah edilen haliyle 391.129,99-TL) tazminatın istenildiği anlaşılmaktadır. Mahkememizin 16/01/2020 tarihli ara kararı ile davacının sürekli iş gücü kaybı tazminatının tespiti amacıyla aktüerya bilirkişisi aracılığı ile dava dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, ara kararı sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; davacının sürekli iş gücü kaybının GATA Komutanlığı’nın 01/08/2008 tarihli ve … sayılı sağlık kurulu raporu kapsamında %30,2 olarak tespit edildiği ve efor kaybına bağlı maddi tazminat tutarının ise 391.129,99-TL olarak hesaplandığı görülmektedir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı idarenin bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülmemiş, davacı vekili tarafından 07/01/2020 tarihli dilekçe ile davacı için 25.000,00-TL olarak talep edilen maddi tazminat miktarı 391.129,99-TL olarak arttırılmış, miktar arttırım dilekçesi 23/06/2020 tarihinde davalı idareye tebliğ edilmiştir. Bu durumda, davacının yaralanmasına neden olan olayda davalı idarenin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, davacının ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında, davacının 391.1299,99-TL maddi tazminat isteminin kabülü gerektiği sonucuna varılmıştır. (Gaziantep Blg.İd.Mah.3.İd.Dava D.nin 2021/207 E-2023/349 K sayılı kararı ile onanan Gaziantep 1.İd Mah.nin 2017/1566 E-2020/811 K  sayılı kararı)

El yapımı patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu yaralanan astsubaya efor kaybı tazminatı ve manevi tazminat ödenmelidir.

* …İl Jandarma Komutanlığı Özel Harekat Tabur Komutanlığı’nda Astsubay makineli tüfek nişancı yardımcısı olarak görev yapmakta iken, verilen görevin icrasına müteakip 15/09/2015 tarihinde Ana Üst Bölgesine dönüş için askeri araçlar ile intikal edilirken … Köyü Bölgesinde bölücü terör örgütü mensuplarınca yola döşenen el yapımı patlayıcı maddenin infilak etmesi neticesinde yaralandığı olayda davalı idarelerin kusuru bulunduğundan bahisle meydana geldiği ileri sürülen zarara karşılık  efor kaybı tazminatı ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. (Erzurum Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2023/3390 E-2024/306 K)

Yaralananın ve idarenin olayda kusuru varsa efor kaybı tazminatı verilmelidir. Tazminat hesabında müterafik kusur dikkate alınmalıdır.

* Mahkemesince; ortada bir zarar mevcut olmakla birlikte, yukarıda izah edildiği gibi, zarara neden olan eylemin idareye yüklenebilecek bir eylem olmadığı, dolayısı ile olayın meydana gelmesinden dolayı idareye izafe edilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı, zararlı sonuç ile idarenin herhangi bir eylemi arasında nedensellik bağı kurulamadığı, davacının kusurunun idarenin sorumluluğunu tamamen kaldıracak nicelik ve nitelikte olduğu değerlendirilmiş olup, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiği gerekçesiyle” davanın reddine” karar verilmiştir.  Olayla ilgili olarak yürütülen Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığının Soruşturma No: 2020/…  sayılı dosyasında, davacının yasak olduğunu bilmesine rağmen birliğin silah deposuna girdiği, bir başka askere ait olan silahı aldığı ve silah elindeyken patladığının anlaşıldığı, herhangi bir suçun yasal unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığı kararı verildiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda, davacının yasak olduğunu bilmesine rağmen birliğin silah deposuna girdiği,  davalı idarenin denetim ve gözetim hizmetini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle kusurlu davranması neticesinde olayın meydana geldiği, davacının da olayda müterafik kusuru bulunduğu  sonucuna ulaşıldığından, aksi yöndeki Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.(Erzurum Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2023/1258 E-2024/299 K)