Olayda; dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler, yukarıda yer verilen Anayasa Mahkemesi iptal kararı ile davacının lehine verilen ve göreve iadesini sağlayan kararda, Milli Güvenlik Kurulunca Devletin Milli Güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliğini, mensubiyetiniveya iltisakını yahut bunlarla irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belge elde edilemediğinin tespit edildiği dikkate alındığında, kamu görevine iadesini sağlayacak şekilde lehine karar verilen davacının, eski kadro, rütbe veya unvanına atanmasının gerektiği, dolayısıyla da Anayasa Mahkemesinin kararı ile iptal edilen Kanun hükmüne dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğuna ilişkin hüküm gereğince, hukuka aykırılığı saptanan işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının idarece tazmini Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, dava konusu işlem nedeniyle davacının önceki görevi ile atandığı yeni görevi arasındaki özlük ve parasal hak farklarının yasal faiziyle birlikte hesaplanarak davalı idarece davacıya ödenmesi gerekmektedir. Bu arada, davalı idarece, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen 7075 sayılı Kanunun 10/A maddesinin 5. fıkrası uyarınca davacıya iki görev arasındaki fark tutarı tazminat olarak ödenmiş ise, ödenen bu tazminat tutarının, işbu karar gereği davacıya yapılacak ödemeden mahsup edileceği de açıktır. (Ankara Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.2023/974-2366 E-K)
Disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmiş, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmuştur.
Danıştay’ın ve idari yargı mercilerinin yerleşik içtihatlarına göre, devlet memurları hakkındaki disiplin soruşturmaları görevlendirilecek bağımsız ve tarafsız soruşturmacı veya soruşturma heyeti tarafından yapılmalıdır. 30 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 28’inci maddesi ile de “Disiplin cezası verilebilmesi için memur hakkında soruşturma açılması zorunludur. Soruşturma yapılmadan disiplin cezası verilemez. Disiplin soruşturması, memurlar arasından görevlendirilen muhakkik ya da teftiş, denetim ve soruşturma yapmakla görevli memurlar eliyle yapılır.” hükmü getirilmiş olup bir disiplin ihlali ile karşılaşıldığında bağımsız ve tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilmesi yerleşik idari yargı içtihatları yanında bugün artık mevzuata göre de zorunludur.
Devlet memurunun eyleminin 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturulması gereken bir suç olması ve bu nedenle 4483 sayılı Kanun mucibince bir ön inceleme yapılması halinde eylem aynı zamanda disiplin cezasını verilmesini de gerektiriyor ise memur hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında yapılan ön inceleme ile yetinilerek disiplin cezası verilemez. (Danıştay 12.D.2014/3878 E-2017/7019 K)
Soruşturmacı, yetkili (disiplin cezası kararını verecek) disiplin amiri tarafından atanır. Bir veya birden fazla kişi soruşturmacı olarak tayin edilebilir.
Soruşturmacı olarak atanacak kişinin hakkında soruşturma başlatılan memurdan hiyerarşik olarak alt seviyede olması mümkün değildir.
Soruşturma konusu fiilin mağduru/tarafı durumunda olan veya soruşturulan memur ile arasında husumet bulunan kişi soruşturmacı olarak görevlendirilemez.
Soruşturma konusu açıkça belirtilerek (yer, kişi, tarih, olay vb.) kim hakkında soruşturma yapılacağı ve soruşturmacının kim olduğu hususlarını içerir şekilde yazılı görevlendirme yapılması, bu görevlendirme yazısının soruşturmacıya tebliğ edilmesi gerekmektedir. Disiplin amiri tarafından soruşturmacıya konu belirtilirken memurun eyleminin 657 sayılı Kanun’da yer alan cezalardan biriyle örtüştüğü şeklinde (örneğin, 125/A-c gibi) bir kanaat bildirmemelidir. Yani disiplin amirinin soruşturmacıyı eylemin cezasının ne olduğu veya ne olacağı şeklinde yönlendirmesi uygun değildir.
Disiplin âmiri, disipline aykırı fiilin mağduru veya tanığı ise disiplin soruşturmasını yürütemez, soruşturmacı atayamaz, ceza veremez. Bu durumda disiplin amiri tutanakla tespit ettiği fiil veya hâli, gereğini yapmak üzere bir üst disiplin amirine göndermelidir.
Devlet memuruna savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130’uncu maddesinde soruşturmayı yapanın savunma alabileceği açıkça düzenlendiğinden savunma alma işleminin disiplin amiri tarafından yapılabileceği gibi soruşturmacı tarafından da yapılabileceği idari yargı mercilerinin yerleşik bir içtihadı olarak uygulanmaktaydı. 30.04.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin Muhakkikin Çalışma Usulü başlıklı 29’uncu maddesinde ise, muhakkikin savunma isteme yetkisi hariç olmak üzere kendisini görevlendiren disiplin amirinin yetkilerini haiz olduğu düzenlenmiştir. Bu açık düzenlemenin idari yargı mercilerince ne şekilde yorumlanacağı önümüzdeki yıllarda netlik kazanacaktır. Söz konusu maddede muhakkike, hakkında inceleme yapılan memurun ifadesini alabilme yetkisi ise açıkça verilmiştir. Yönetmelikteki bu düzenlemeye göre soruşturmacı yalnızca ifade alabilecek, savunma alma işlemi ise disiplin amiri tarafından yerine getirilecektir. Bununla birlikte Kanun ile tanınan açık bir yetkinin Yönetmelik ile sınırlandırılması mümkün olmadığı dikkate alındığında mevzuatta aksine bir düzenleme yapılıncaya kadar soruşturmacı tarafından savunma alınmasının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
Soruşturmacı tarafından hakkında soruşturma yapılan memurun sadece bilgisine başvurulmuş ise düzenlenen bilgi alma tutanağı savunma yerine geçemez. Soruşturmacı yalnızca ifade almış ise disiplin amiri tarafından ayrıca savunma alınması gerekecektir. Soruşturmacı savunma alma işlemini yapmışsa disiplin amiri esasa veya usule dair bir eksiklik fark ederse yeni baştan savunma almalıdır.
Savunma süresi savunma istem yazısının tebliğinden sonraki gün işlemeye başlar. İkinci bir süre verilmez. Soruşturma kapsamında devlet memurunun savunması alınmış olsa bile devlet memurluğundan çıkarılma istemi ile Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilen dosyalarda memurun devlet memurluğundan çıkarılma gibi ağır bir yaptırım ile karşı karşıya kaldığı belirtilmek suretiyle yeniden savunması alınmaktadır.
Danıştay ve idari yargı mercileri, aşağıda yer alan kararlarda da görüleceği üzere kamu görevlilerine yönelik disiplin soruşturmalarında ilgili tüm hukuki deliller toplanmadan ilgiliden savunma istenmesini hukuka aykırı bulmaktadırlar.
Savunma istem yazısında;
İsnat edilen fiil ve hâller açıkça (yer, kişi, zaman ve olay belirtilerek) yazılmalı,
7 (Yedi) günden az olmamak üzere makûl (savunma hazırlamaya yeterli) bir süre verilmeli,(savunma istem yazısının tebliğ edildiği saate göre tam 7 günden az olmamalı)
Verilen süre içinde yazılı veya sözlü savunma yapılmadığı takdirde savunma hakkından vazgeçilmiş sayılacağına ilişkin ihtar bulunmalıdır.
Disiplin soruşturması tamamlandığında bu konuda bir rapor düzenlenmesi zorunludur. Soruşturma Raporu Sonuç kısmında; soruşturmaya konu olaylar ve deliller ayrı ayrı tahlil edilmeli, delillere göre suçun sâbit olup olmadığı tartışılmalı, suç teşkil ettiği kanaatine varılırsa fiil veya hâlin gerektirdiği disiplin cezası madde ve bent tâyini suretiyle gösterilmelidir. Yapılan soruşturma sırasında başka bir disiplinsizliğin işlendiği kanaatine varılırsa durumun disiplin amirine bildirilmesi ve ayrı bir soruşturma yapılması gerekmektedir.
* Disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir. Soruşturma emri verilmesi; bağımsız ve üst veya denk görevde olan bir soruşturmacı atanması, olayla ilgili tanık ve soruşturulanın ifadelerinin alınması, ifade alınmadan kişiye haklarının ve soruşturma konusunun bildirilmesi, isnat olunan fiille ilgili lehe ve aleyhe başkaca delillerin araştırılması, soruşturma sonucunda bir rapor hazırlanması ve bu raporda; olayın değerlendirilmesi soruşturmacının kanaat ve teklifini belirtmesi ve raporun ilgili makama sunulması, soruşturmayı yapan kişi ile soruşturmada elde edilen delilleri değerlendirecek kişi veya kurulların ayrı olmasının, yasal süre içerisinde isnat olunan fiiller bildirilerek sanığın savunmasının alınması gerekliliği disiplin hukukunun temel ilkelerinden olduğu gibi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir. Olayda, davacı hakkında 657 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış bir disiplin soruşturması bulunmadığından, yalnızca 4483 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen ön inceleme raporunda getirilen teklif uyarınca disiplin cezası işleminin tesis edildiği görüldüğünden, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Danıştay 12.D.2017/286 E-2020/1618 K)
* Bir olayın tanığı olan kişininin, aynı olay nedeniyle disiplin amiri sıfatıyla ceza vermesinde, disiplin cezalarının tarafsızlık ve objektiflik kriterine uygun olarak verilmesi ilkesine aykırılık görüldüğünden bu haliyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Danıştay 12.D.2012/5247 E-2015/7042 K)
* Dava konusu olayda; davacı hakkındaki iddialarla ilgili 4483 sayılı Kanun uyarınca ön inceleme oluru alındığı, söz konusu iddialarla ilgili 657 sayılı Kanun uyarınca konunun araştırılması ve soruşturulması amacıyla verilmiş bir soruşturma olurunun ve bu olur uyarınca yapılmış bir disiplin soruşturmasının bulunmadığı, ön inceleme oluruna dayanılarak hazırlanan ön inceleme raporunda getiren teklif uyarınca davacının cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; dava konusu işlemin, davacının işlediği ileri sürülen eylemiyle ilgili usulüne uygun olarak soruşturma oluru alınmaksızın ve 657 sayılı Kanun uyarınca bir soruşturma yapılmaksızın, ön inceleme raporunda getirilen teklif uyarınca cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmesi gerekirken (Danıştay 12.D. 2016/2130 E.- 2019/3437 K.)
* Hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak disiplin soruşturmasını yapan ile cezayı tesis edenin aynı kişi olduğu görüldüğünden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, temyize konu mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.(Danıştay 12.D.2015/1975 E-2017/3074 K)
* Olayda; soruşturmacı tarafından, davacıdan 17/10/2011 tarih ve 308 sayılı yazı ile ifadesinin istenildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmış olup, yukarıda yer alan mevzuat uyarınca olayın görgü tanıklarının ifadesinin alınmasından sonra davacıya savunmasını yapması için en az yedi günlük süre verilmesi ve gönderilen savunma davetiyesinde tanık ifadeleri ile ortaya çıkarılan suçun neden ibaret olduğunun bildirilmesi gerekirken, belirtilen hususları içermeyen ifade tutanağına istinaden davacı tarafından verilen ifade esas alınmak suretiyle verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığından temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.(Danıştay 8.D.2012/9353 E-2017/8735 K)
* Olayda, disiplin soruşturması kapsamında soruşturmacı tarafından davacıya tebliğ edilen 21.05.2018 tarihli yazıda, şikâyet konusu olaya ilişkin olarak on gün içinde yazılı veya sözlü olarak savunma yapması istenmiş ise de, bu tarih itibariyle davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmasıyla ilgili hukuki delillerin henüz toplanmadığı, savunmasının istendiği tarihte davacı hakkındaki soruşturmanın (isnat edilen fiillerle ilgili kanaat oluşmasına elverişli nitelikteki tüm inceleme ve araştırma faaliyetlerinin) henüz tamamlanmamış olduğu, dolayısıyla davacıdan soruşturmanın tamamlanması sonrasında 657 sayılı Yasa’nın yukarıda yer verilen 130. maddesi kapsamında savunma yapmasının istenilmediği görülmektedir. Hal böyleyken, soruşturmaya başlandığında davacıdan savunma adı altında alınan beyanın ancak soruşturma kapsamında davacının ifadesine başvurulması olarak değerlendirilmesi mümkün olup, somut olayda davacıya disiplin cezası verilmeden önce Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkının kullandırıldığından söz edilemeyeceği açıktır.(İstanbul Blg.İd.Mah. 2.İd.Dava D.2020/597 E-2021/209 K)
* Savunmaya davet yazısında bulunması gereken unsurlar arasında olan disiplin suçunu oluşturan fiilin veya fiillerin belirtilmediği, savunmasını belirtilen sürede yapmadığı takdirde savunmasından vazgeçmiş sayılacağının bildirilmediği anlaşıldığından savunma istemine ilişkin bahse konu savunma istem yazısının yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca kabul edilebilir bir savunma istem yazısı olmadığı, dolayısıyla savunma hakkı kısıtlanarak eksik soruşturmaya dayalı olarak verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. (Danıştay 8.D.2016/12127 E-2020/3595 K)
* Dış Kaynaktan Muvazzaf Subay Temini kapsamında yapılan sınavlarda başarılı olup, İzmir İli, Güzelbahçe İlçesi, Maltepe Yerleşkesinde temel askerlik ve subaylık anlayışı kazandırma eğitimine alınan davacının, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle temel askerlik ve subaylık anlayışı kazandırma eğitiminden ilişiğinin kesilmesine ilişkin tesis edilen işlemin iptali istemiyle açılan davada verilen “iptal” kararı üzerine iptal edilen işlemden kaynaklı olarak 10,00-TL maddi tazminatın (ıslahla 130.243,13 TL) her bir aylık için ayrı ayrı tahakkuk tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ve 10.000,00-TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır. davacının her ne kadar güvenlik soruşturması olumsuz sonuçlanmış ise de, davalı idarece davacının göreviyle ilişiğinin kesilmediği ve işbu kararın verildiği tarih itibariyle hali hazırda görevde bulunduğu nazara alındığında hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan davalı idarenin işleminden doğan hukuka aykırılıkları ve davacının mağduriyetini ortadan kaldıracak (illiyet bağını kesecek) bir durumun mevcut olmadığı, hukuka aykırılığı yargı kararıyla ortaya konulan ilişik kesme işlemi nedeniyle davacının SUTASAK eğitimi kapsamında atanan emsali personelin atamasının gerçekleştirildiği tarihten (27/07/2018) yargı kararı gereği atandığı 01/06/2020 tarihine kadar çalışmış olsaydı alabileceği parasal hakların tahakkuk ettikleri tarihlerden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği, buna göre davacının söz konusu dönemde idarece yapılan hesaplamalara göre 130.243,13 TL’nin bu miktarı oluşturan parasal hakların ödenmesi gereken tarihlerden başlayarak yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.(Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2023/546-1304 E-K)
* Uyuşmazlık konusu olayda; Dairemizin 28.02.2023 tarihli ara kararına istinaden davalı idarece verilen cevap yazısı ve eki belgelere göre, davacının 12.01.2022 tarihinde astsubay nasbedilerek Mly. Asb. Çvş. rütbesi ile görev yapmakta olduğu görüldüğünden, davalı idarenin hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan işleminden doğan zararın davalı idarece tazmini yükümlülüğünü ortadan kaldıracak (illiyet bağını kesecek) bir durumun mevcut olmadığı, davacının işlemden kaynaklı olarak maddi zararlarının oluştuğu, emsallerine göre göreve geç başladığı görülmektedir.Bu durumda, davacının Mahkemenin iptal kararı üzerine öğrenciliğe iadesi yapılmış ise de emsallerine göre astsubaylığa ve göreve geç naspedildiği/atandığı ve bu nedenle de maddi kayıpları olduğundan, aksi yöndeki değerlendirmeye dayanılarak davanın reddi yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.Öte yandan hukuka aykırılığı yargı ile saptanan işlemler nedeniyle ilgililerin uğradıkları zararın tazmini Anayasanın 125. maddesi uyarınca zorunlu olduğundan, davacının öğrencilikle ilişiğinin kesilmesinden kaynaklanan yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi gerektiği de açık olup, davalı idarece, davacının emsallerinin atamasının yapılarak göreve başladığı tarih ile kendisinin göreve başladığı tarih arasındaki döneme ilişkin görev aylıklarının yerleşik yargı içtihatlarına göre ilk dava (iptal davası)’nın açıldığı tarihten ve her bir aylık için ayrı ayrı tahakkuk tarihlerinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi, anılan döneme ilişkin OYAK ve SGK primlerinin ise davalı idarece ilgili kurumlara gönderilmesi/yatırılması gerekmektedir. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/3571 E-2023/943 K)
OYAK kesintilerinin maaş üzerinden hesaplanarak Kurum hesabına yatırıldığı hususunda şüphe bulunmadığı ve aidat kesintisinin yapılmasının ön koşulunun da kurum üyeliği olduğu görülmekle, davacının OYAK üyeliğinin hukuka aykırılığı Komisyon kararıyla ortaya konulan işlem nedeniyle sonlandığı ve OYAK aidatlarının da bu nedenle ödenmediği, 205 sayılı Kanunun 24. maddesi uyarınca davacıya aidat ödediği süreye karşılık olarak kar payı hesaplaması yapılması gerektiği anlaşıldığından, davacının statü dışında geçirdiği süreler nedeniyle emsallerinin seviyesine ulaşabilmek ve OYAK üyeliğinin yeniden ihyası için OYAK hesabına fazladan ödediğini ileri sürdüğü kar payı farkı ve emsal farkı tutarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen 54.670,04-TL’nin ödenmesi istemiyle 25.11.2019 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, öte yandan, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının emsallerine nazaran eksik rezervinin tamamlanması amacıyla OYAK’a ödemiş olduğu kar payı ve emsal farkı tutarı olan 54.670,04-TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 25.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali, tazminat isteminin kabulü ile davacının emsallerine nazaran eksik rezervinin tamamlanması amacıyla OYAK’a ödemiş olduğu kar payı ve emsal farkı tutarı olan 54.670,04-TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 25.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi yolunda verilen karar hukuka uyarlıdır. (İzmir Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.nin 2021/873-1241 E-K sayılı kararı ile onanan İzmir 6. İdare Mahkemesinin 2020/285-1151 E-K sayılı kararı)
* Davacının OYAK üyeliğinin hukuka aykırılığı Mahkeme kararıyla ortaya konulan işlem nedeniyle sonlandığı ve açıkta kaldığı dönemde OYAK aidatlarının da bu nedenle ödenmediği, 205 sayılı Kanunun 24. maddesi uyarınca davacıya aidat ödediği süreye karşılık olarak kar payı hesaplaması yapılması gerektiği anlaşıldığından, davacının statü dışında geçirdiği süreler nedeniyle emsallerinin seviyesine ulaşabilmek ve OYAK üyeliğinin yeniden ihyası için OYAK hesabına fazladan ödediği 50.701,89 TL tutarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerekir. (İzmir Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.nin 2021/492-643 E-K sayılı kararı ile onanan İzmir 5. İdare Mahkemesinin 2020/183-1110 E-K sayılı kararı)
* Davacının statü dışında geçirdiği süreler nedeniyle emsallerinin seviyesine ulaşabilmek ve OYAK üyeliğinin yeniden ihyası için OYAK hesabına fazladan ödediğini ileri sürdüğü rezerv farkı ve emsal farkı tutarının davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığından davacı tarafından 27.150,53-TL’nin ödenmesi istemiyle 06.11.2019 tarihinde davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Öte yandan, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davacının emsallerine nazaran eksik rezervinin tamamlanması amacıyla OYAK’a ödemiş olduğu rezerv farkı ve emsal farkı tutarı olan 27.150,53 TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 06.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesi gerekmektedir…” gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, tazminat isteminin kabulü ile davacı tarafından OYAK’a ödenen 27.150,53-TL’nin davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerekir. (Bursa Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.nin 2021/1439-123 E-K sayılı kararı ile onanan Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 2020/ 17-811 E-K sayılı kararı)
* Uyuşmazlık konusu olayda; davacının yargı kararının gereği olarak yeniden alındığı ASTASAK eğitimini başarıyla tamamlaması üzerine 14.10.2021 tarihinde astsubay çavuş nasbedilerek mezun olduğu ve astsubaylık statüsüne girdiği, bu haliyle hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan davalı idarenin işleminden doğan hukuka aykırılıkları ve davacının mağduriyetini ortadan kaldıracak (illiyet bağını kesecek) bir durumun mevcut olmadığı, mahkemelerin iptal kararları üzerine iptal edilen işlemin tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılması gerektiği, dolayısıyla davacının hukuka aykırı bulunarak iptal edilen işlemden kaynaklı olarak emsallerine göre göreve geç başlaması ve ilişiğinin kesilmesi sebebiyle görevinden ayrı kaldığı döneme dair parasal haklarının davacıya ödenmesi gerektiği açıktır. Bu bağlamda, Dairemizce uyuşmazlığın çözümü için, 02.06.2022 tarihli ara kararı ile; 1-davacının halihazırda görevde bulunup bulunmadığının sorulmasına, 2-davacının Ankara 18. İdare Mahkemesinin 06/05/2021 tarih ve E:2021/92, K:2021/876 sayılı karar ile dava konusu ilişik kesme işleminin iptal edilmesi üzerine 7315 sayılı Kanun kapsamında davacı hakkında yeniden güvelik soruşturmasının yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise, akıbeti hakkında Dairemize bilgi verilmesinin istenilmesine, 3-Davacı vekili tarafından davacının 29/12/2020 tarihinde ilişiğinin kesildiği, yargı kararı sonrasında da 26.07.2021 tarihinde yeniden göreve başlatıldığı yönünde bir iddiada bulunduğu görüldüğünden, davacının iddia ettiği hususun doğru olup olmadığı, şayet doğruysa davacının ilişiğinin kesildiği 29.12.2020 tarihi ile yeniden göreve başladığı 26.07.2021 tarihleri arasında alabileceği parasal hakların tutarının (emsali personel dikkate alınarak) ne kadar olacağını gösteren bir tablonun hazırlanarak Dairemize gönderilmesinin istenilmesine,”” karar verilmiş, davalı idare tarafından ara kararlarına cevaben gönderilen yazı ve eki bilgi ve belgelerin davacıya bildirilmesi üzerine, davacı vekilinin 06.07.2022 tarihinde Dairemiz kayıtlarına giren miktar arttırım dilekçesinde toplamda 41.142,58 TL’nin kendilerine ödenmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.Davalı idarece ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerden, davacının 26.07.2021 tarihinde okula tekrar katılış yaptığı ve halihazırda Bozcaada/Çanakkale’de görev yaptığı, maddi tazminat istemine konu ilişiğinin kesildiği 29.12.2020 tarihinden yeniden eğitime başlatıldığı 26.07.2021 tarihleri arasında yoksun kaldığı parasal hak toplamının 41.142,58 TL olduğu görülmektedir.Bu durumda, yukarıda da açıklandığı üzere, davacının iptal edilen işlem olmasaydı, ilişiğinin kesildiği tarih (29.12.2020) ile davacının yargı kararı gereği yeniden eğitime başladığı (26.07.2021) tarihler arasındaki toplam (miktar arttırım talebi de dikkate alınarak) 41.142,58 TL parasal hakkının davacıya ödenmesi gerekmekte ise de, UYAP’tan davacıya ait sosyal güvenlik kayıtları sorgulandığında, davacının 04.05.2021 giriş tarihli,13.06.2021 çıkış tarihli olmak üzere bir işyerinde çalıştığı ve kendisine toplamda 4.889,25 TL’lik prim ödemesine esas ücret ödendiğinin görüldüğü, dolayısıyla davacıya ödenmesi gereken miktardan söz konusu miktarın düşülerek davacının gerçek maddi zararına ulaşılmak suretiyle davacıya maddi tazminat ödemesi yapılması gerektiğinden, buna göre davacıya 36.253,33 TL’nin (41.142,58-4.889,25 TL) ödenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/1005-1911 E- K)
* Anayasa’nın 125. Maddesi uyarınca, hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan işlem nedeniyle ilgililerin zararlarının giderilmesi gerektiğinden, dava konusu olayda da davacının atamasının yapılmamasına ilişkin işlem hukuka aykırı görülüp iptal edildiğinden, bu kararda Dairemizce hukuka uygun görülmüş olup, davacının emsallerinin göreve başladığı tarih ile kendisinin atanıp göreve başlayacağı tarih arasında yoksun kalınan tüm özlük ve parasal haklarının davacıya ödenmesi gerekmekte olup, yerleşik Danıştay İçtihatlarında da belirtildiği üzere faizin başlangıcı ile ilgili olarak idareye başvuru tarihi varsa başvuru tarihinden yoksa dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizin ödenmesi gerekmekte olup, işlem tarihinden itibaren işleyecek yasal faizin davacıya ödenmesine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.(Ankara Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.2022/4772 E-2023/979 K)
* idarece, davacının emsallerinin atamasının yapılarak göreve başladığı tarih ile kendisinin göreve başladığı tarih arasındaki döneme ilişkin görev aylıklarının her ay itibariyle tahakkuk etmeleri gereken tarihlerden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerekmekte olup İdare Mahkemesince, dava konusu işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal haklarının, davanın açıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir. Diğer yandan, aynı döneme ilişkin olarak, davacı tarafından talep edilmesine rağmen OYAK ve SGK primleri hakkında İdare Mahkemesince herhangi bir hüküm kurulmamasında da usul kurallarına uyarlık bulunmamaktadır. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/2384-2247 E- K)
* Davacının faiz istemine gelince; bilindiği üzere faiz asıl alacağının fer’îsi niteliğinde bir alacak olmakla, yerleşik Danıştay ve yargı kararları uyarınca faizin, asıl alacağın zarardan sorumlu olan tarafından öğrenilmesi tarihinden itibaren işletilmesi gerekir. Yani bir diğer deyişle, faiz ödenebilmesi için borcun borçlu tarafından öğrenilmiş ve bu suretle alacağın muaccel hâle gelmiş ve borçlunun borcu ödemede temerrüde düşmüş olması gerekir. Bu bağlamda davacı tarafından hak ediş tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi talep edilmekle; başvuru tarihinden önce davalı idarenin meydana gelen zarardan haberdâr olabileceğinin kabulü mümkün olmayıp, davalı idarenin idareye olan başvuru tarihiyle temerrüde düştüğü kabulünde hareket edilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı zararlarına başvuru tarihi olan 15/06/2021 tarihinden başlamak üzere her bir ödemenin yapılması gereken tarihten itibaren yasal faiz işletilmesi gerekmektedir.(Erzurum 2.İd.Mah.2021/1298-2281 E-K)
* Hukuka aykırı işlem nedeniyle yoksun kalınan maddi ve manevi hakların karşılanmasının zaman içinde gecikmesi ve bu gecikmeden doğan zararın telafisi için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Yasa uyarınca faiz uygulanması gerekli bulunmaktadır. Yerleşik yargı içtihatlarına göre hükmedilecek maddi ve manevi tazminata yürütülecek faizin başlangıç tarihinin, ilk dava (iptal davası)’nın açıldığı tarih olarak kabulü gerektiğinden yasal faizin başlangıç tarihi olarak 07/09/2018 tarihi (Balıkesir 1. İdare Mahkemesinde açılan) dikkate alınıp bu tarihten itibaren her bir maaş alacağının ayrı ayrı hak edildiği (tahakkuk ettiği) tarihlerden itibaren (ilk olarak 15/09/2018 tarihi) ayrı ayrı faiz işletilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.(Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/1199-2205 E-K)
* Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulunda öğrenci iken sağlık şartı sebebiyle 25/10/2013 tarihinde okuldan ilişiği kesilen davacı tarafından, ilişik kesme işleminin yargı kararıyla iptal edilmesi üzerine yeniden aynı okula kaydı yapılarak eğitim süresi sonunda 30/08/2015 tarihinde atamasının yapıldığı, statü dışında kaldığı 30/08/2014-30/08/2015 tarihleri arasında alamadığı mali ve özlük haklarının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin de Ankara 13.İdare Mahkemesinin 28/10/2021 tarih ve E:2021/1788, K:2021/1835 sayılı kararıyla iptal edildiği halde statü dışında geçen sürelere ilişkin mali ve özlük haklarının ödenmediği, idareye yapılan başvurunun da zımnen reddedildiğinden bahisle 30/08/2014-30/08/2015 tarihleri arasında mahrum kaldığı mali ve özlük haklara karşılık şimdilik 45.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılan davada; davacının statü dışında kaldığı 30/08/2014-30/08/2015 tarihleri arasındaki mahrum kaldığı haklarına karşılık tazminatın dava tarihinden sonra ödendiği anlaşılmakta olup, bakılan davanın konusu kalmadığından, davanın esası hakkında karar verilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde Ankara 7. İdare Mahkemesi Hakimliğince verilen 24/05/2022 gün ve E:2021/2595, K:2022/1088 sayılı kararda davanın açılmasına yol açtığı gerekçesiyle yargılama giderinin davacıya ödenmesi gerektiğine dair verilen karar hukuka uygundur.(Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/2099-1613 E-K)
* Dairemizce uyuşmazlığın çözümü için yapılan 07/10/2022 tarihli ara kararıyla davalı idareden,davacıya kursa ilk kayıt tarihinden, (yapılmış ise) subaylığa nasbının yapıldığı tarihe kadar yapılan ödemelerin (kursiyer olarak) net tutarının, davacı ile aynı dönemde kursa başlayan emsallerinin hangi tarihte subaylığa nasbının yapıldığının ve bunlara davacının subay olarak nasbının yapıldığı tarihe kadar yapılan kursiyer ve subay maaşlarının toplamının net tutarının, davacıya kursa ilk kayıt tarihinden nasbının yapıldığı tarihe kadar yapılan ödemeler (kursiyer aylıkları) ile emsallerine aynı dönemde yapılan ödemeler (kursiyer ve subay aylıkları) arasındaki farkın net tutarının faizsiz olarak hesaplanması istenilmiş, ara kararı cevabında davacının yoksun kaldığı toplam astsubay çavuş aylığı toplamının 208.817,23-TL olarak, aynı dönemde davacıya ödenen toplam kursiyer aylığının 19.593,47-TL olarak belirtilmesi üzerine 12/01/2023 tarihli ara kararı ile davacıdan, söz konusu hesap tablosuna itirazı olup olmadığı, bir itiraz yoksa, aynı döneme ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumunca düzenlenen hizmet dökümünde yer alan; 4-a kapsamında çalışılan süreler de dikkate alınarak ıslah hakkının kullanılıp kullanılmayacağının Dairemize bildirilmesi istenilmiş,17/02/2023 tarihinde Dairemiz kaydına giren dilekçe ile 24/01/2023 tarihli dilekçe ile aynı dönemde Sosyal Güvenlik Kurumunca düzenlenen hizmet dökümünde yer alan 4-a kapsamında çalışılan süreler içinde alınan 51.709,07-TL mahsup edilerek 137.514,69-TL olarak ıslah edilmiş, söz konusu dilekçe davalı idareye tebliğ edilmiş, davalı idarece yapılan itiraz ise Dairemizce yerinde bulunmamıştır. Bu durumda, hukuka aykırılığı yargı kararı ile ortaya konulan davalı idare işlemi nedeniyle davacının yoksun kaldığı 137.514,69-TL maddi tazminatın dava tarihi olan 27/01/2022 tarihinden başlamak üzere (Dava dilekçesinde yasal faizin başlangıç tarihi belirtilmediği için) ödeme tarihine kadar her ayın tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/2294 E-2023/1086 K)
* Yargı kararı ile hukuka aykırı bulunan davacının ilisiginin kesilmesine iliskin işlem,tesis edildigi tarih itibarıyla hukuk aleminden kalkmıs sayılacagından ve bu karar davacının görevine iadesi sonucunu dogurdugundan, hukuka aykırı bulunarak yargı kararıyla iptal edilen islemden sonra davacının müteakip terfilerinin, emsallerine göre yapılmasının gerektigi, kaldı ki davacı hakkında anılan dönem içerisinde sicil notu düzenlenememesinin; davacının herhangi bir kusurlu ve/veya hatalı eyleminden kaynaklanmadıgı, anılan durumun davacı hakkında hukuka aykırı islem tesis ederek
davacının görevine son veren davalı idareden kaynaklandıgı, bu nedenle davalı idare tarafından tesis edilen ve Mahkeme tarafından iptal edilen hukuka aykırı islem nedeniyle davacının (rütbe) terfi ettirilmemesinin emsallerinden geri kalacak olan davacı açısından hakkaniyete aykırı bir durum yaratacagı açık oldugundan, davacının rütbe terfi ve kademe ilerlemesinin emsallerinin rütbe ve kıdemine yükseltilmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen dava konusu islemin hukuka aykırı nitelik tasıdıgı sonucuna ulasıldıgı, mevzuatta kıdemlilik için olumlu sicil düzenlenmis olmasını degil,olumsuz sicil düzenlenmemis olmasını aradıgı, aksi bir durumun, hayatın olagan akısına da aykırı olacagı, davacının ilisiginin kesilmesi ve bu sürede kendisine sicil düzenlenmemis olmasındadavacının bir dahli bulunmadıgı gerekçesiyle dava konusu islemin iptali yolunda verilen karar hukuka uygundur. (İzmir Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2019/1634-1940 E- K)
* Davacının geçerli sicilinin bulunmamasının davalı idarenin OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu ve Mahkeme kararıyla iptal edilen işleminden kaynaklı olduğu, davalı idarenin hukuka aykırı işleminden kaynaklanan eksikliğin davacıya yükletilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, dava konusu işlemde hukuka
uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. (Erzurum 2.İd.Mah.2021/1298-2281 E-K)
* Güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğundan bahisle davacının ASTTASAK eğitiminden ilişiğinin kesilmesine yönelik işlemin hukuka aykırı olduğunun yargı kararıyla ortaya konulduğu ve söz konusu güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasının sebebi istihbari bilginin kendisi ile ilgili olmayıp amcası ile ilgili olması karşısında, davacının yaşanan bu süreç nedeniyle sıkıntı yaşadığı ve üzüntü çektiği açık olup, olayın meydana geliş şekli, davacının sosyal ve ekonomik durumu ile uyumlu olarak talebi gibi manevi tazminata hükmedilmesi gerekmiştir. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2023/66-1032 E- K)
* Manevi zarar, kişinin şahıs varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilme olup, kişinin kendisinin veya yakınlarının şan, şeref, kişilik hakları ve vücut bütünlüğüne yönelik eylem ve işlemler nedeniyle duyduğu derin ruhsal ve bedensel acı, üzüntü olarak tanımlanmaktadır. İdarenin mali sorumluluğuna gidilmesi suretiyle oluşan acı ve üzüntünün kısmen de olsa maddi edimlerle telafi edilmesi olan manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı da açıktır. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Balıkesir Astsubay Meslek Yüksek Okulunda muvazzaf astsubay adaylığı eğitimine kabul edilip arşiv araştırması ve güvenlik soruşturmasının “akrabaları arasında PKK/KCK’ya milislik yapan ve örgütsel propaganda yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınıp serbest bırakılan, çatışma bölgeleriyle bağlantılı faaliyetler yürüten veya HİZBULLAH/İLİM grubu bünyesindeki faaliyetleri nedeniyle tutuklanan şahısların bulunduğu ” yönündeki istihbari bilgi nedeniyle olumsuz sonuçlanmasından dolayı 17/08/2018 tarihli işlemle Astsubay Temel Kursundan ilişiğinin kesilen davacının bu işlemin iptali talebiyle açtığı davada, Ankara 10. İdare Mahkemesince açtığı davada … tarih ve … sayılı iptal kararının verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu sonucunda, söz konusu kararın Dairemizin 30.11.2021 tarih ve E:2021/2463, K:2021/2812 sayılı kararıyla gerekçeli bir şekilde onandığı dikkate alındığında söz konusu istihbari bilginin niteliği de gözetildiğinde hukuka aykırılığı yargı kararıyla ortaya konulan işlem nedeniyle davacının elem ve üzüntü çektiği hususu açık olup, oluşan manevi zararın davalı idarece karşılanması gerektiği ve bu itibarla olayın gelişimi ve davacının durumu dikkate alınarak takdiren 10.000,00 TL manevi tazminatın ilk dava tarihi olan 07/09/2018 tarihinden itibaren (Balıkesir 1. İdare Mahkemesinde ilk olarak açıldığı) işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. (Ankara Blg.İd.Mah.4.İd.Dava D.2022/1199-2205 E- K)
TSK personelinin ceza ve disiplin hukukunda köklü değişiklikler yapılmış, askerî yargı organları kapatılmış ve disiplin cezalarına karşı yargı yolu açılmıştır. Askerin Hukuku ve Cengiz Demirtaş olarak sizlere bu konuda yardımcı olmak bilgi vermek için hizmet vermekteyiz.