TSK’da Görevli Devlet Memurları Disiplin Hukuku

Av. Cengiz DEMİRTAŞ

TSK’da Görevli Devlet Memurları Disiplin Hukuku

1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda 22.3.2000 tarihli ve 4551 sayılı Kanunla değişiklikler yapılırken As.C.K.nın 165’inci maddesinde yapılan değişiklikle Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurlarına sadece amire saygısızlık ve emre itaatsizlik suçlarından dolayı disiplin cezası verilebilmesi, disiplin bozucu diğer eylemleri hakkında ilgili kanun hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür. 6413 sayılı Kanunun 16.02.2013 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar olan dönemde Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurlarının disiplin hukukunda iki ayrı Kanun esas olarak uygulanmıştır: amire saygısızlık ve emre itaatsizlik suçlarından dolayı Askeri Ceza Kanunu ve diğer disiplin suçlarından dolayı 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu. 6413 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi ile Askeri Ceza Kanununun disiplin cezalarına ilişkin bölümü yürürlükten kaldırıldığından ve Milli Savunma Bakanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli devlet memurları 6413 sayılı Kanun kapsamına alınmadığından söz konusu devlet memurlarının bütün disiplin suçları için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanır hale gelmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 124. maddesinin ikinci fıkrasında; “Kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 125 inci maddede sıralanan disiplin cezalarından birisi verilir” denilmiş, Kanunun 125. maddesinde ise beş ceza türü (uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma), bu cezaların verilmesini gerektiren eylem ve davranışların listelenmesi suretiyle belirlenmiştir.
Söz konusu listeleme alelade bir yazım değildir ve kendi içerisinde bir sistematiğe sahiptir. Örneğin uyarma, kınama ve aylıktan kesme disiplin cezası gerektiren disiplinsizlikler sayılırken ilk bentlerde “Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında” ifadesi ortak olarak yer almaktadır. Kanun koyucu sayılan bu eylemlerin kayıtsızlık gösterilmesi suretiyle yapılması neticesinde uyarma disiplin cezası verilmesini, eylemlerin kusurlu olarak yapılması neticesinde kınama disiplin cezası verilmesini ve eylemlerin kasıtlı olarak yapılması halinde ise aylıktan kesme disiplin cezası verilmesini öngörmüştür. Yine örneğin, “verilen emirlere itiraz etmek” eylemi için kınama cezası öngörülmüşken, “verilen emir ve görevleri kasten yapmamak” eyleminin kademe ilerlemesinin durdurulması ile cezalandırılacağı belirtilmiştir. Kanun koyucu “devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiilinin hizmet dışında yapılması halinde kınama cezası, hizmet içinde yapılması halinde ise aylıktan kesme cezası verilmesini öngörmüştür.
657 sayılı Kanunun 124’üncü maddesindeki “durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre” ifadesine istinaden yapılan listelemede suçun kanunda tanımlanan tipe uygun olması gerektiği düşüncesi ile suçun tipiklik ya da kanunilik unsurunun ne kadar önemli olduğunu gösterecek şekilde; cezalandırılacak aynı veya benzer nitelikteki eylem veya tutumlar; özürlü veya özürsüz, kusurlu ve kusursuz, kasten veya kasıt olmadan yapılması ya da tutumun sürekliliği ve kesintili yapılması durumları için farklı cezalar öngörülmüştür. Böylece kanun koyucu, Anayasanın getirdiği, suçta ve cezada kanunilik ilkesini, açık tanımlamalarla ortaya koymuş olmaktadır. Bu durumda idareler de memurun herhangi bir eylemine ceza verecekleri zaman, eylemin Kanundaki suç tipine tam olarak uyup uymadığını hiç bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirlemek, eylem suç tipine tam olarak uymamakta ise diğer suç tiplerine uygunluğunu araştırmak ve bunlardan tipe uyan cezayı vermek, eğer hiçbir suç tipine uygun değilse ceza vermekten kaçınmak zorundadırlar.

Disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmiş, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmuştur.
Danıştay’ın ve idari yargı mercilerinin yerleşik içtihatlarına göre, devlet memurları hakkındaki disiplin soruşturmaları görevlendirilecek bağımsız ve tarafsız soruşturmacı veya soruşturma heyeti tarafından yapılmalıdır. 30 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 28’inci maddesi ile de “Disiplin cezası verilebilmesi için memur hakkında soruşturma açılması zorunludur. Soruşturma yapılmadan disiplin cezası verilemez. Disiplin soruşturması, memurlar arasından görevlendirilen muhakkik ya da teftiş, denetim ve soruşturma yapmakla görevli memurlar eliyle yapılır.” hükmü getirilmiş olup bir disiplin ihlali ile karşılaşıldığında bağımsız ve tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilmesi yerleşik idari yargı içtihatları yanında bugün artık mevzuata göre de zorunludur.
Devlet memurunun eyleminin 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturulması gereken bir suç olması ve bu nedenle 4483 sayılı Kanun mucibince bir ön inceleme yapılması halinde eylem aynı zamanda disiplin cezasını verilmesini de gerektiriyor ise memur hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında yapılan ön inceleme ile yetinilerek disiplin cezası verilemez. (Danıştay 12.D.2014/3878 E-2017/7019 K)
Soruşturmacı, yetkili (disiplin cezası kararını verecek) disiplin amiri tarafından atanır. Bir veya birden fazla kişi soruşturmacı olarak tayin edilebilir.
Soruşturmacı olarak atanacak kişinin hakkında soruşturma başlatılan memurdan hiyerarşik olarak alt seviyede olması mümkün değildir.
Soruşturma konusu fiilin mağduru/tarafı durumunda olan veya soruşturulan memur ile arasında husumet bulunan kişi soruşturmacı olarak görevlendirilemez.
Soruşturma konusu açıkça belirtilerek (yer, kişi, tarih, olay vb.) kim hakkında soruşturma yapılacağı ve soruşturmacının kim olduğu hususlarını içerir şekilde yazılı görevlendirme yapılması, bu görevlendirme yazısının soruşturmacıya tebliğ edilmesi gerekmektedir. Disiplin amiri tarafından soruşturmacıya konu belirtilirken memurun eyleminin 657 sayılı Kanun’da yer alan cezalardan biriyle örtüştüğü şeklinde (örneğin, 125/A-c gibi) bir kanaat bildirmemelidir. Yani disiplin amirinin soruşturmacıyı eylemin cezasının ne olduğu veya ne olacağı şeklinde yönlendirmesi uygun değildir.
Disiplin âmiri, disipline aykırı fiilin mağduru veya tanığı ise disiplin soruşturmasını yürütemez, soruşturmacı atayamaz, ceza veremez. Bu durumda disiplin amiri tutanakla tespit ettiği fiil veya hâli, gereğini yapmak üzere bir üst disiplin amirine göndermelidir.
Devlet memuruna savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 130’uncu maddesinde soruşturmayı yapanın savunma alabileceği açıkça düzenlendiğinden savunma alma işleminin disiplin amiri tarafından yapılabileceği gibi soruşturmacı tarafından da yapılabileceği idari yargı mercilerinin yerleşik bir içtihadı olarak uygulanmaktaydı. 30.04.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurları Disiplin Yönetmeliğinin Muhakkikin Çalışma Usulü başlıklı 29’uncu maddesinde ise, muhakkikin savunma isteme yetkisi hariç olmak üzere kendisini görevlendiren disiplin amirinin yetkilerini haiz olduğu düzenlenmiştir. Bu açık düzenlemenin idari yargı mercilerince ne şekilde yorumlanacağı önümüzdeki yıllarda netlik kazanacaktır. Söz konusu maddede muhakkike, hakkında inceleme yapılan memurun ifadesini alabilme yetkisi ise açıkça verilmiştir. Yönetmelikteki bu düzenlemeye göre soruşturmacı yalnızca ifade alabilecek, savunma alma işlemi ise disiplin amiri tarafından yerine getirilecektir. Bununla birlikte Kanun ile tanınan açık bir yetkinin Yönetmelik ile sınırlandırılması mümkün olmadığı dikkate alındığında mevzuatta aksine bir düzenleme yapılıncaya kadar soruşturmacı tarafından savunma alınmasının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
Soruşturmacı tarafından hakkında soruşturma yapılan memurun sadece bilgisine başvurulmuş ise düzenlenen bilgi alma tutanağı savunma yerine geçemez. Soruşturmacı yalnızca ifade almış ise disiplin amiri tarafından ayrıca savunma alınması gerekecektir. Soruşturmacı savunma alma işlemini yapmışsa disiplin amiri esasa veya usule dair bir eksiklik fark ederse yeni baştan savunma almalıdır.
Savunma süresi savunma istem yazısının tebliğinden sonraki gün işlemeye başlar. İkinci bir süre verilmez. Soruşturma kapsamında devlet memurunun savunması alınmış olsa bile devlet memurluğundan çıkarılma istemi ile Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilen dosyalarda memurun devlet memurluğundan çıkarılma gibi ağır bir yaptırım ile karşı karşıya kaldığı belirtilmek suretiyle yeniden savunması alınmaktadır.
Danıştay ve idari yargı mercileri, aşağıda yer alan kararlarda da görüleceği üzere kamu görevlilerine yönelik disiplin soruşturmalarında ilgili tüm hukuki deliller toplanmadan ilgiliden savunma istenmesini hukuka aykırı bulmaktadırlar.
Savunma istem yazısında;
İsnat edilen fiil ve hâller açıkça (yer, kişi, zaman ve olay belirtilerek) yazılmalı,
7 (Yedi) günden az olmamak üzere makûl (savunma hazırlamaya yeterli) bir süre verilmeli,(savunma istem yazısının tebliğ edildiği saate göre tam 7 günden az olmamalı)
Verilen süre içinde yazılı veya sözlü savunma yapılmadığı takdirde savunma hakkından vazgeçilmiş sayılacağına ilişkin ihtar bulunmalıdır.
Disiplin soruşturması tamamlandığında bu konuda bir rapor düzenlenmesi zorunludur. Soruşturma Raporu Sonuç kısmında; soruşturmaya konu olaylar ve deliller ayrı ayrı tahlil edilmeli, delillere göre suçun sâbit olup olmadığı tartışılmalı, suç teşkil ettiği kanaatine varılırsa fiil veya hâlin gerektirdiği disiplin cezası madde ve bent tâyini suretiyle gösterilmelidir. Yapılan soruşturma sırasında başka bir disiplinsizliğin işlendiği kanaatine varılırsa durumun disiplin amirine bildirilmesi ve ayrı bir soruşturma yapılması gerekmektedir.
* Disiplin suçu teşkil eden fiillerle ilgili olarak soruşturma yapılması zorunlu olduğu gibi soruşturmanın belirli usuller çerçevesinde yapılması da isnada maruz kalanların hukuki güvencesidir. Soruşturma emri verilmesi; bağımsız ve üst veya denk görevde olan bir soruşturmacı atanması, olayla ilgili tanık ve soruşturulanın ifadelerinin alınması, ifade alınmadan kişiye haklarının ve soruşturma konusunun bildirilmesi, isnat olunan fiille ilgili lehe ve aleyhe başkaca delillerin araştırılması, soruşturma sonucunda bir rapor hazırlanması ve bu raporda; olayın değerlendirilmesi soruşturmacının kanaat ve teklifini belirtmesi ve raporun ilgili makama sunulması, soruşturmayı yapan kişi ile soruşturmada elde edilen delilleri değerlendirecek kişi veya kurulların ayrı olmasının, yasal süre içerisinde isnat olunan fiiller bildirilerek sanığın savunmasının alınması gerekliliği disiplin hukukunun temel ilkelerinden olduğu gibi hukuki güvenlik ilkesinin de gereğidir. Olayda, davacı hakkında 657 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılmış bir disiplin soruşturması bulunmadığından, yalnızca 4483 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen ön inceleme raporunda getirilen teklif uyarınca disiplin cezası işleminin tesis edildiği görüldüğünden, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Danıştay 12.D.2017/286 E-2020/1618 K)
* Bir olayın tanığı olan kişininin, aynı olay nedeniyle disiplin amiri sıfatıyla ceza vermesinde, disiplin cezalarının tarafsızlık ve objektiflik kriterine uygun olarak verilmesi ilkesine aykırılık görüldüğünden bu haliyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Danıştay 12.D.2012/5247 E-2015/7042 K)
* Dava konusu olayda; davacı hakkındaki iddialarla ilgili 4483 sayılı Kanun uyarınca ön inceleme oluru alındığı, söz konusu iddialarla ilgili 657 sayılı Kanun uyarınca konunun araştırılması ve soruşturulması amacıyla verilmiş bir soruşturma olurunun ve bu olur uyarınca yapılmış bir disiplin soruşturmasının bulunmadığı, ön inceleme oluruna dayanılarak hazırlanan ön inceleme raporunda getiren teklif uyarınca davacının cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; dava konusu işlemin, davacının işlediği ileri sürülen eylemiyle ilgili usulüne uygun olarak soruşturma oluru alınmaksızın ve 657 sayılı Kanun uyarınca bir soruşturma yapılmaksızın, ön inceleme raporunda getirilen teklif uyarınca cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmesi gerekirken (Danıştay 12.D. 2016/2130 E.- 2019/3437 K.)
* Hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak disiplin soruşturmasını yapan ile cezayı tesis edenin aynı kişi olduğu görüldüğünden, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, temyize konu mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.(Danıştay 12.D.2015/1975 E-2017/3074 K)
* Olayda; soruşturmacı tarafından, davacıdan 17/10/2011 tarih ve 308 sayılı yazı ile ifadesinin istenildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmış olup, yukarıda yer alan mevzuat uyarınca olayın görgü tanıklarının ifadesinin alınmasından sonra davacıya savunmasını yapması için en az yedi günlük süre verilmesi ve gönderilen savunma davetiyesinde tanık ifadeleri ile ortaya çıkarılan suçun neden ibaret olduğunun bildirilmesi gerekirken, belirtilen hususları içermeyen ifade tutanağına istinaden davacı tarafından verilen ifade esas alınmak suretiyle verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığından temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.(Danıştay 8.D.2012/9353 E-2017/8735 K)
* Olayda, disiplin soruşturması kapsamında soruşturmacı tarafından davacıya tebliğ edilen 21.05.2018 tarihli yazıda, şikâyet konusu olaya ilişkin olarak on gün içinde yazılı veya sözlü olarak savunma yapması istenmiş ise de, bu tarih itibariyle davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturmasıyla ilgili hukuki delillerin henüz toplanmadığı, savunmasının istendiği tarihte davacı hakkındaki soruşturmanın (isnat edilen fiillerle ilgili kanaat oluşmasına elverişli nitelikteki tüm inceleme ve araştırma faaliyetlerinin) henüz tamamlanmamış olduğu, dolayısıyla davacıdan soruşturmanın tamamlanması sonrasında 657 sayılı Yasa’nın yukarıda yer verilen 130. maddesi kapsamında savunma yapmasının istenilmediği görülmektedir. Hal böyleyken, soruşturmaya başlandığında davacıdan savunma adı altında alınan beyanın ancak soruşturma kapsamında davacının ifadesine başvurulması olarak değerlendirilmesi mümkün olup, somut olayda davacıya disiplin cezası verilmeden önce Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkının kullandırıldığından söz edilemeyeceği açıktır.(İstanbul Blg.İd.Mah. 2.İd.Dava D.2020/597 E-2021/209 K)
* Savunmaya davet yazısında bulunması gereken unsurlar arasında olan disiplin suçunu oluşturan fiilin veya fiillerin belirtilmediği, savunmasını belirtilen sürede yapmadığı takdirde savunmasından vazgeçmiş sayılacağının bildirilmediği anlaşıldığından savunma istemine ilişkin bahse konu savunma istem yazısının yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca kabul edilebilir bir savunma istem yazısı olmadığı, dolayısıyla savunma hakkı kısıtlanarak eksik soruşturmaya dayalı olarak verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. (Danıştay 8.D.2016/12127 E-2020/3595 K)

İçtimalara Katılma
* … Komutanlığı Destek Tabur Komutanlığı’nda sivil memur (bahçıvan) olarak görev yapan davacının, 01.12.2014 tarihinde tören alanında kışla komutanı tarafından yapılan faaliyete katılmadığından bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/A-(a) maddesi gereğince uyarma cezası ile cezalandırıldığı, davacının söz konusu disiplin cezasına yaptığı itirazın … Disiplin Kurulu tarafından reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dosyanın incelenmesinden, memurların sabah içtimasına katılması emri davacıya bildirilmesine rağmen davacının içtimaya katılmadığı sabit olmakla birlikte, Sivil Memurlar Sendikası’nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli sivil memurların içtimaya çıkarılması uygulamasına son verilmesi talebiyle Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuru yaptığı, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun 22.05.2015 tarih ve 5229 sayılı yazısıyla, süresi içinde Milli Savunma Bakanlığı konuya ilişkin bilgi vermediğinden, şikâyet dilekçesinde belirtilen taleplerin incelenerek değerlendirilmesi için şikâyet başvurusunun Milli Savunma Bakanlığı’na gönderildiğinin şikâyetçi sendikaya bildirildiği, Milli Savunma Bakanlığının söz konusu sendikaya muhatap 10.06.2015 tarih ve 1086 sayılı yazısında ise; Devlet memurlarının görev alanı ile ilgili olmayan içtimalara katılmamaları konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmesi hususunda ilgili birimlere 30.12.2014 tarihli emrin yayımlandığının belirtildiği görülmektedir. Bu durumda, davacının görev alanı ile ilgili olmayan sabah içtimasına katılmamasının Milli Savunma Bakanlığı talimatına ve hukuka aykırılık teşkil etmediği, davacıya bu sebeple verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşıldığından, bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir. (Danıştay 12.D.2017/2215 E-2019/2327 K)
İçtimalara Katılma
* TSK İç Hizmet Kanunu’nun 115/b ve 14. maddeleri ile, TSK İç Hizmet Yönetmeliği’nin 717/b maddesindeki hükümlerden, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli tüm sivil personelin, emrinde çalıştıkları askeri amirlere karşı ast durumunda oldukları, memurların disiplin amirlerinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği’nin 9. maddesinde belirlenmesi karşısında sivil personelin Türk Silahlı Kuvvetleri personeli olmadığı sonucunun çıkarılamayacağı, dava konusu düzenlemenin üst normlara aykırı bir yönünün bulunmadığı, anılan düzenlemenin genel düzenleyici işlemlerin haiz olması gereken soyutluk, objektiflik ve genellik niteliklerini karşıladığı, bu nedenle hukuka aykırılık bulunmadığı, dava konusu disiplin cezasının davacıya usulüne uygun bir biçimde savunma hakkı tanınmak suretiyle verildiği, disiplin cezası verilirken mevzuatta yazılı sürelere riayet edildiği, bu kapsamda … Piyade Tugay Komutan Yardımcılığında her pazartesi günü tüm personelin iştirakiyle içtima yapıldığı, bu faaliyetin düzenli olarak her pazartesi günü yapılması nedeniyle davacının içtimadan ve saatinden haberdar olduğu, 16/02/2015 tarihinde yapılan içtimaya davacının kasıtlı olarak katılmadığı, davacının kasten içtimaya katılmaması karşısında yasal usule uygun şekilde savunması tespit olunduktan sonra yetkili disiplin amiri tarafından tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2020/1169-2359 E-K sayılı kararı ile onanan Askeri Yüksek İdare Mah.2.D.nin 2015/1204 E-2016/268 K sayılı kararı)
Usulsüz müracaat veya şikayette bulunmak
* Davacının, BİMER’e usulsüz şikâyette bulunduğunun tespit edilmesi üzerine hakkında yürütülen disiplin soruşturması neticesinde usulsüz müracaat ve şikâyette bulunmak fiilini işlediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125-A/d bendi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin … Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksekokul Müdürlüğü’nün 1.3.2016 tarih ve 4104(70465150-903.08.02) sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada, “Uyuşmazlıkta disiplin soruşturmasına konu edilen şikâyet başvurusunun davacı tarafından yapıldığı hususu, davacının alınan ifadesi ile de sabit olup, bu başvurunun disiplin cezasına konu edilebilecek usulsüz müracaat ve şikâyet kapsamında bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yukarıda yazılan mevzuat hükmü uyarınca memurların kendilerine uygulanan idari eylem ve işlemler nedeniyle şikâyet hakkına sahip olduğu, bu şikâyetinde şikâyet edilen amirler atlanarak silsile yolu ile amirlere yapılacağı açık olup, davacının yapmış olduğu şikâyet başvurusu kendisine uygulanan bir işlem veya eylemden kaynaklı olmayıp, Üniversitede kendisi dışındaki bir takım sorunların BİMER’e iletilmesinden ibaret olduğu anlaşıldığından, davacının eyleminin usulsüz müracaat ve şikâyet kapsamında değerlendirilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu durumda davacının, usulsüz müracaat ve şikâyette bulunmak eyleminden dolayı 657 sayılı Yasa’nın 125-A/d bendi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Erzurum Blg.İd.Mah.3.İd.Dava D.nin 2018/1179 E-2021/82 K sayılı kararı ile onanan Erzurum 1. İd.Mah.nin 2016/773 E-2017/3206 K sayılı kararı)
Saygısız davranmak
* “Sen bana haddimi bildirirsen ben de seni gerekli yerlere yazacağım savcım” şeklindeki beyanı ile davacının amirine karşı uygun olmayan bir ifade ve üslup kullanması ve bu beyanını da yüksek ses tonuyla ve el kol hareketi yapmak suretiyle icra etmesi nedeniyle amirine hal ve hareketi ile saygısız davrandığının anlaşıldığı, eyleminin 657 Sayılı Yasa’nın 125. maddesinin B fıkrasının c bendi kapsamında “Görev Sırasında Amire Hal ve Hareketi ile Saygısız Davranmak” teşkil ettiği anlaşılmıştır. (Ankara Blg.İd.Mah.2.İd. Dava D.2020/922 E-2021/699 K)
* Başvurucu sendika temsilcisi olarak katıldığı disiplin kurulu toplantısının sonucunda sosyal medyada yaptığı paylaşımda İl Milli Eğitim Müdürü’nü bir personeli disiplin cezası alması yönünde karar vermesi nedeniyle hedef alarak “personelini harcaması değil sahip çıkması gerektiği” şeklinde bir ifade kullandığından bahisle 657 sayılı Kanunun 125/B-d maddesi gereğince cezalandırılmıştır. Kamu görevlilerinin sahip oldukları statüden kaynaklanan bazı sınırlamalara tabi olmaları ifade özgürlüğü gibi temel bir özgürlüğü kamu görevlisi olma adına peşinen feda etmeleri gerektiği anlamına gelmemektedir. Bu nedenle bir kamu görevlisi dengeli olmak, yürüttüğü kamu görevi bakımından tarafsızlığına gölge düşürmemek ve görevini aksatmamak kaydıyla ifade özgürlüğünü kullanarak eleştiride bulunabilir. Somut olayda da başvurucunun sosyal medya hesabından paylaştığı ifadelerin kamu görevlisi statüsünden kaynaklanan ödev ve sorumluluklarına aykırı ve tarafsızlığına gölge düşürecek nitelikte olmadığı, yöneticisi olduğu Sendikanın bir üyesi ile ilgili olarak gerçekleştirilen toplantıya ilişkin görüşlerini yansıtan, ifade özgürlüğü korumasından yararlanması gereken ifadeler olduğu kanaatine varılmıştır.(Anayasa Mahkemesinin 23.2.2022 tarihli ve 2017/39464 Başvuru Numaralı Bireysel Başvuru Kararı)
* Davacının, facebook isimli sosyal paylaşım sitesinden bir bayanla arkadaşlık yaptığı hususu ve bayan tarafından bir takım görüntülerin davacının iş arkadaşlarına gönderildiği anlaşılmakta ise de; davacının belirtilen türdeki sosyal paylaşım sitesindeki arkadaşlık ilişkisini görev mahallinde isnat edildiği şekliyle genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunma şeklinde somut bir fiilinin tespit edilmediği, sonuç olarak davacının isnat edilen türdeki davranışlarının görev mahallinde işlememesi nedeniyle ilgili mevzuat hükmüne aykırı davrandığından da bahsetme imkanı bulunmadığı, bu durumda, … İşletme şefi olarak görev yapan davacının eyleminin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/B-ı maddesi uyarınca “görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak, bu tür yazı yazmak, işaret resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak” fiilini oluşturmadığı anlaşılmıştır.(Konya Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.nin 2020/1095-1810 E-K sayılı kararı ile onanan Konya 2.İd. Mah.nin 2019/981-1641 E-K sayılı kararı)
Verilen emirlere itiraz etmek
* Davacının ifade ve savunmalarında, görevlendirildiği arşiv biriminde husumetli olduğu başka bir kişi bulunduğundan, bu görevlendirmeye itiraz ederek görevlendirme yazısını tebellüğden imtina ettiğini ancak bu yazının gereği olarak arşiv biriminde fiillen çalışmaya başladığını, iş yerine düzenli olarak geldiğini, işlerini aksatmamak kaydıyla, yalnızca husumetli olduğu kişinin birimde bulunduğu sırada, bu kişi ile sorun yaşamamak için servis arkadaşlarına bilgi vererek birim dışında bulunduğunu ileri sürmesine rağmen, soruşturma raporunda, davacı tarafından ileri sürülen bu hususlara açıklık getirilmediği, davacının görevlendirme yazısını tebellüğden imtina etmesine rağmen bu yazının gereği olarak fiilen ve sürekli olarak arşiv biriminde çalışıp çalışmadığının ortaya konulmadığı, soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan kişilere davacıya isnat edilen; arşiv biriminde görevlendirildiği halde görevlendirme yazısını tebellüğ etmekten imtina ettiği ve 03/07/2015 tarihinde görev yerinde yapılan kontrolde görevi başında bulunmadığına ilişkin fiiller ile ilgili soru sorulmadığı görüldüğünden, davacının dava konusu disiplin cezasına dayanak alınan fiilleri işlediğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı şekilde ortaya konulamadığı, bu haliyle davacının eyleminin sübuta erdiğinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. (Danıştay 12.D.2016/11054 E-2019/8295 K)
Borçlarını ödememek
* Olayda, davalı idarede Sivil Memur olarak görev yapan davacı hakkında işlediği ileri sürülen fiilleri ile ilgili olarak disiplin amiri tarafından bir soruşturmacı tayin etmek ve davacının eyleminin, borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak fiili olarak kabulü noktasında; olayın oluşu, borçlanmanın sebebi ve zamanı, irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesinde etkisinin olup olmadığı, davacının borçlarını ödememede kastının bulunup bulunmadığı hususlarında soruşturmacı vasıtasıyla inceleme yapılarak, davacının lehine ve aleyhine olan tüm hususların değerlendirileceği bir soruşturma raporu düzenlenmek suretiyle usulüne uygun bir disiplin soruşturması yapılmadan, salt davacının savunması alınarak disiplin amiri tarafından kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin tesis edilen dava konusu disiplin cezası işleminde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(Ankara Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2020/2205 E-2021/274 K)
Kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak
* Devlet memuru olarak okulda yönetici konumunda bulunan davacının yukarıda aktarılan tutum ve davranışlarının 1739 sayılı Kanun’da yer alan amaç ve ilkelerle bağdaşmadığı, yöneticisi olduğu eğitim kurumunda anılan ilke ve hedeflerin sağlanması bir yana sürekli olarak amirini ya da meslektaşlarını şikâyet eder konumunda olduğu, şikâyet hakkını kullanırken belirttiği hususların bunları ifade biçimi ve üslubunun da kamu görevlisinin güven ve saygınlığına yakışmayacak tutum ve davranışlarda bulunduğunu ortaya koyduğu, okulda görevli diğer yönetici ve öğretmenlerin ifadelerinden de eğitim kurumunun huzur ve sükunun bozulmasına kurum yöneticisi olan davacının sergilediği bu tutum ve davranışların neden olduğunun anlaşıldığı, davacı hakkındaki iddiaların sübuta erdiği anlaşılmakla birlikte, anılan fiilerin 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (ı) alt bendinde yer alan “hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak” fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği, ancak “Kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak” fiili kapsamında değerlendirebileceği anlaşılmıştır. (Danıştay 12.D.2016/3489 E-2019/8539 K)
Kurumların huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak
* Davacının insan ilişkilerinde sıkıntı yaşadığı, özellikle toplantılarda katılımcılara karşı kaba davrandığı, şube müdürü olduğu günden itibaren tüm okul müdürleri ile iletişimsizliğine şahit oldukları, yanına bir konu ile gittiklerinde hiçbir sorunlarına olumlu yaklaşmayıp lakayt davranarak durumu geçiştirdiği, bu durumun herkesi rahatsız ettiği, çok zorunlu olmadığı sürece odasına gitmedikleri, konuşması, oturuşu ve genel tavırlarının amirlik görevine yakışmadığı, kurumda müzik dinlerken müziğin sesini diğer insanları rahatsız edecek kadar açtığı, resmi yazılara zamanında cevap vermeyip sürekli bahaneler uydurduğu ve resmi işlerin aksamasına sebep olduğunu belirttiği, bu durumda davacı hakkında iddia edilen “kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozduğu ve kurumda çalışan personelle geçimsiz davranışlarının devam ettiği” iddiası tanık ifadeleriyle sübuta erdiğinden, “kınama” cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde mevzuata aykırılık bulunmamaktadır. (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 2016/4105 E-2018/1655 K sayılı kararı ile onanan Samsun 2. İd.Mah.nin 2016/440 E-2016/515 K sayılı kararı)
Saygısızlık
* Davacının gerek kılık kıyafet gerekse daire içindeki tutum ve davranışları bakımından, usul ve kurallara riayet etmediğine ilişkin hakkında çokça tutanak tutulduğu, olay günü bir konuyu görüşmek üzere ilçe milli eğitim müdür ve şube müdürlerinin toplantı yaptığı esnada çağrıldığı, davacının odaya girdikten sonra bacak bacak üstüne atarak amirlerine fiilen ve daha sonra kendisine sorulan bu sana yakışıyor mu sorusuna, “size ne kadar yakışıyorsa bana da o kadar yakışıyor” cümlesiyle cevap verdiği, alınan ifadesi ve diğer ifadelerden de davacının kullandığı sözlerin amire sözle saygısızlık fiilini oluşturduğu anlaşılmıştır. (Danıştay 12.D.2016/9448 E-2019/8467 K)
Hizmet içinde-hizmet dışında
* Davacının maddi ve manevi zararlarının tazmini talebiyle İdare Mahkemesine sunmuş olduğu dava dilekçesinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası tesis edilmiş ise de, disiplin cezasına konu eylemin “hizmet içinde” ve “görev sırasında” gerçekleştirilmediği, dolayısıyla davacının sübut bulan fiilinin anılan ceza maddesi kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının, görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek ve hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak fiilinden dolayı aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2020/1023-2472 E-K)
Hizmet içinde-hizmet dışında
* Davacının, alkollü şekilde araç kullanmak suretiyle kaza yaptığı, alkolmetreye üflemediği ve istenildiği zaman kan vermediği şeklinde sübut bulan fiillerinin Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte bulunduğu sabit olmakla birlikte, söz konusu eylemin doktorluk görevi ile ilgisi bulunmadığı ve anılan fiilerin mesai saatleri dışında gerçekleştiği de göz önüne alındığında, “hizmet dışında” gerçekleştiğinin kabulü gerekmekte olup, söz konusu fiilin “hizmet içinde” gerçekleştiğinden bahisle aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Danıştay 12.D.nin 2020/2000-3596 E-K sayılı kararı ile onanan Ankara 12. İd.Mah.nin 2019/1924-2137 K sayılı kararı)
Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak
* Kamu görevlilerinin iş yerlerinde gördüklerini iddia ettikleri yolsuzluk ve hukuka aykırı uygulamaları yasal yollardan şikâyet etme haklarının bulunduğu, davacının bu hakkını kullandığı, ancak adli makamların bu iddiaların doğru olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir kararı bulunmadan ilgilileri zan altında bırakacak ifadeleri sosyal paylaşım sitesinde yayımladığı, paylaşımlarda ironik bir yaklaşım bulunmakla birlikte doğrudan ilgililere bir hakaret ve küçük düşürücü unsurlar içermediğinin görüldüğü, bu haliyle davacının eylemi “Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak” olarak nitelendirilmesi suretiyle davacı 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (d) alt bendi uyarınca disiplin cezası ile cezalandırılmış ise de, eylemin maddede yer alan disiplin suç tanımına uymadığı, olayda disiplin hukukunda yer alan ”tipiklik” şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. (Danıştay 12.D.nin 2019/2039-8068 E-K sayılı kararı ile onanan Mardin 1.İd.Mah.nin 2018/1523-2241 K sayılı kararı)
Savunma hakkı kapsamında sarfedilen sözler
* Davacı hakkında yürülen soruşturma esnasında yapılan savunma içeriğinin kendisini savunma amaçlı sarfedilmiş sözler olduğu ve savunma hakkı sınırlarını aşmadığı görüldüğünden, söz konusu beyanların amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak veyahut amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır. (Danıştay 12.D.nin 2016/10923 E-2019/8427 K sayılı kararı ile onanan İstanbul 8.İd.Mah.nin 2015/1409-2016/640 K sayılı kararı)
Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak
* Davacının Memurlar.net adlı internet sitesinin “FORUM” bölümünün, “… Çalışanları sizleri görelim” adlı sayfasında, “bundan-öte” ve “zaman degişti” rumuzlarıyla ve genellikle … Fabrikası Müdurlüğü ile ilgili olarak 05.09.2013 ve 25.02.2014 tarihlerinde yazdığı yazıların … Fabrikası Müdürlüğü’nün işleyişine ilişkin özel bilgiler içermesi nedeniyle davacıya isnat edilen “açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak,” fiilinin sübuta erdiği görülmüştür. (Danıştay 12.D.nin 2016/4759 E-2020/632 K sayılı kararı ile onanan Kırıkkale İd.Mah.nin 2015/11-677 E-K sayılı kararı)
16 aydır görevli olduğu yerde yalnızca 50 gün görev yapmak ve bunun dışındaki zamanını raporlu olarak görev yeri dışında geçirmek
* Davacının, usul ve fenne aykırılığı hakem hastane tarafından yapılan değerlendirmeyle ortaya konulan sağlık raporlarına istinaden iyiniyet kurullarına ve hakkaniyete aykırı bir şekilde 16 aydır görevli olduğu yerde yalnızca 50 gün görev yapması ve bunun dışındaki zamanını raporlu olarak görev yeri dışında geçirmesi ile davacıya isnad edilen fiilin sübuta erdiği sonucuna ulaşıldığı, bu durumda, davacının 657 sayılı Kanun’un 125/E-(d) maddesi kapsamında yukarıda anılan usul ve fenne aykırı raporları kullanmak suretiyle disiplin suçu teşkil eden özürsüz olarak bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek eylemi nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.(Danıştay 12.D.nin 2020//2774-3727 E-K sayılı kararı ile onanan Şanlıurfa 1.İd.Mah.nin 2020/225-403 E- K sayılı kararı)
* … Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalında görevli bir öğretim üyesi tarafından davacı hakkında verilen 26/10/2015 tarihli “Durum Bildirir Rapor”da; hastadan alınan öykü ve yapılan ruhsal muayenesi sonucunda hastanın tanısının ‘Bipolar duygulanım bozukluğu-şimdiki nöbet karışık’ olduğu tıbbi kanaatine varıldığı, ayrıca, dosyada bulunan, çeşitli sağlık kuruluşlarından alınan raporlarda da davacının psikolojik rahatsızlığına işaret edildiği ve davacının bu rahatsızlık nedeniyle görevine gidemediği yönündeki iddiaları da göz önüne alındığında; davacının, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler doğrultusunda öncelikle bu hastalığın etkisinde iken fiillerinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı, hastalığının görevine gidememe gibi bir sonuç doğurup doğurmayacağı hususlarının bilimsel olarak ortaya konulması gerekmektedir. Bu durumda, yukarıda aktarılan konuların açıklığa kavuşturulması için davacının akıl ve ruh sağlığı yönünden bir araştırma yapılarak karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.(Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2019/2095-6911 E-K)

Disiplin amiri kendisine sunulan disiplin soruşturma raporundaki kanaat ve teklif ile bağlı değildir. Gerekli değerlendirmeyi yapıp karar vermek disiplin amirinin yetki ve sorumluluğundadır. Disiplin suçunun oluşmadığı sonucuna varılırsa ceza verilmemelidir.
Disiplin suç ve cezası arasında adil bir dengenin bulunması, disiplin hukukunun bilinen ilkelerindendir. Bu denge kurulurken olayın oluş biçimi, suçun işleniş koşulları, ilgilinin suç kastının olup olmadığı, irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesine etkisi gibi hususların göz önünde bulundurulması gerekir. Disiplin cezaları tamamen tarafsız ve objektif esaslara göre verilmeli, adalet ve hakkaniyete uygun hareket edildiği hususunda ilgili memurda ve çalışma ortamında gerekli güven sağlanmalıdır. Ceza verilirken asgari hadden uzaklaşılarak ceza verilmesi halinde de gerekçesinin kararda açıklanması gerekmektedir.
657 sayılı Kanunun 125/3 üncü maddesi “Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.” hükmünü amirdir. Söz konusu maddede “uygulanabilir” ifadesine yer verilmek suretiyle cezayı verecek kişi veya kurula bir takdir hakkı tanınmıştır.
657 sayılı Kanun’un 125/2 nci maddesi, “Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların özlük dosyasından silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır. Aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulamasında bir derece ağır ceza verilir.” hükmünü amirdir.
Buna göre tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle daha önce aynı fiilden verilmiş ve kesinleşmiş bir ceza veya aynı bentteki farklı fiilden dolayı verilmiş ve kesinleşmiş iki disiplin cezasının bulunması gerekmektedir.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasında fiilin sabit olduğunun değerlendirildiği durumlarda yetkili disiplin amiri veya kurulların takdir hakkı bulunmamaktadır. Kanunda belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde tekerrür hükümleri gereğince işlem yapılması zorunludur.
Disiplin suçunun net bir şekilde ifade edilmesi gerekliliği
* Davacının yaptığı belirtilen ve aynı olay içinde birbirinin içine geçmiş nitelikteki eylemlerinin somut ve belirli olarak hangi yasal alt bent kapsamında olduğu ortaya konulmaksızın, tek bir maddi vaka sonucunda birbirinden farklı fiil veya halleri düzenleyen birden çok alt bende yer verilerek belirsiz bir şekilde uyarma cezası tesisine gidildiği anlaşılmakta olup, bu nedenle, hukuki belirlilik ilkesine aykırı olarak düzenlenen dava konusu disiplin cezasında hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.(İstanbul Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.nin 2020/430 E-2021/750 K sayılı kararı ile onanan Bursa 2. İd. Mah.nin 2019/611-1091 E-K sayılı kararı)
İsnad edilen eylemlerin somut olarak belirtilmesi
* Tanık ifadelerinde herhangi bir zaman dilimi ve somut bir eylem belirtilmeksizin davacının davranışlarından ya da kayıtsızlığından rahatsızlığın dile getirildiği, davacının davranışları konusunda herhangi bir tutanak veya bu durumu delillendiren kaydın bulunmadığı, şikâyetlerin genel anlatımlardan ibaret olduğu, olayda davacıya isnat edilen eylem veya eylemlerin neler olduğu, bu eylemleri somut bir biçimde kime karşı, ne zaman ve ne şekilde yaptığı ve bu eylemin hangi disiplin kurallarını ihlal ettiğinin ortaya konulmadan verilen cezanın soyut ifade ve şikâyetlerden ibaret genel tutum ve davranışlarının cezalandırılması mahiyetinde bir ceza olduğu ve hukuka aykırı olduğu anlaşılmıştır. (İstanbul Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.nin 2019/2203 E-2020/1929 K sayılı kararı ile onanan Edirne İd. Mah.nin 2018/1693 E-2019/535 K sayılı kararı)
Birden fazla eyleme ceza verilme usulü
* Disiplin cezaları açısından da geçerli olan “Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesi” ile “Hukuki Belirlilik İlkesi” gereğince, disiplin cezası veren amirlerce, disiplin cezasına konu eylemin/eylemlerin niteliği itibarıyla kanunun hangi maddesinin alt bendi/alt bentleri kapsamında olduğunun net bir şekilde tespit edilerek ortaya konulması gerekmektedir. Bu gereklilik; işlemin etkili bir yargısal denetiminin yapılmasının yanı sıra yeni bir fiili nedeniyle ceza işlemine muhatap olacak kamu görevlisinin geçmişte ceza verilmesine sebep olan fiilinin tekerrüründe bir derece ağır ceza verilmesi noktasında yapılacak değerlendirmelerde de büyük önem taşımaktadır. Davacı hakkında yapılan soruşturma neticesinde düzenlenen rapor üzerine; davacının kınama cezasıyla tecziyesi gerekmekte ise de alt ceza uygulaması neticesinde uyarma cezasıyla tecziyesine dair dava konusu işlemin tesis edildiği, söz konusu işlemde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin 1. fıkrasının B bendinin (a), (c), (j), (l), (m) alt bentlerine yer verildiği anlaşılmakta ise de, davacının yaptığı belirtilen ve aynı olay/olaylar içinde birbirinin içine geçmiş eylemleri ile birbirinden farklı olaylardaki bir takım eylemlerinin somut ve belirli olarak hangi yasal alt bent/bentler kapsamında olduğu ortaya konulmaksızın ve tevhid uygulamasına gidildiğine dair bir belirleme de yapılmaksızın işlemde birbirinden farklı fiil ve halleri düzenleyen birden çok yasal alt bende bir arada yer verilerek belirsiz bir şekilde disiplin cezası tesisine gidilmesi karşısında dava konu işlemde “Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesi” ile “Hukuki Belirlilik İlkesi”ne uygunluk, bu durumları gözardı ederek davanın reddine hükmeden mahkeme kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.(İstanbul Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2019/1033 E-2021/1067 K)
Tevhiden ceza verilmesi
* Tevhit uygulamasına gidilen hallerde hukuki denetimin, aynı cezayı gerektiren birden fazla fiilin bulunması durumunda, bu fiiller için öngörülen disiplin cezası hükümlerinin tümü üzerinden; uygulanan cezayı gerektiren tek bir fiil olması halinde, tevhide esas alınan fiil için uygulanan nihai ceza hükmü üzerinden; ilgilinin geçmiş hizmetleri dikkate alınarak bir derece hafif ceza uygulanan hallerde ise; uyuşmazlığa ilişkin hukuki denetimin asıl cezayı gerektiren fiil/fiillere ilişkin mevzuat hükümleri üzerinden yapılacağı yargısal içtihatlarda ortaya konulmuş olup, yetkili mercilerin hukuki güvenlik ve belirlilik olarak adlandırılan genel hukuk ilkeleri ile disiplin hukukunda da uygulama alanı bulan suç ve cezaların kanuniliği prensibini gözeterek, konuya ilişkin iradelerini maddi aleme yansıtan ceza kararında en azından tevhit uygulamasına esas alınan fiili ve bu fiil için mevzuatta öngörülen disiplin cezasına ilişkin mevzuat hükümlerini, ilgili yasa, madde, fıkra, bent ve alt bendini açıkça belirterek göstermesi gerektiği, zira cezalandırma yetkisi bulunan mercilerin, soruşturma raporunda getirilen tekliflerle bağlı olmayıp, fiillerin sübutu ve hukuki nitelendirilmesi konularında sahip oldukları takdir yetkisine istinaden söz konusu fiilleri farklı mevzuat hükmü kapsamında değerlendirebileceği gözetildiğinde aksi bir uygulamanın doğru bir hukuki denetim yapmayı engelleyeceği gibi disiplin cezalarının ilgili kamu görevlisinin salt bu andaki değil “gelecekteki” hukuki durumlarını da etkileyebileceği düşünüldüğünde ise suç ve cezaların kanuniliği ile hukuki belirlilik ilkelerinin, kamu görevlileri açısından daha bir önem taşıdığı izahtan varestedir.(İstanbul Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2020/351 E-2021/845 K)
Bir alt ceza uygulanması
* Disiplin amiri tarafından disiplin cezası verilirken soruşturmacı tarafından getirilen teklif üzerine, kamu görevlisinin üzerine atılı eylemin değerlendirilmesi, eylemin sabit görülmesi halinde buna karşılık gelen disiplin cezasının verilmesi veya öngörülen koşulların varlığı halinde bir alt ceza uygulanması gerektiği yönünde kanaate ulaşılmış ise, yine eylemin karşılığı disiplin cezası (eylemin karşılığı Kanun maddesi de belirtilmek suretiyle) belirtildikten sonra alt ceza uygulamasına gidilmesi gerekmektedir. Öte yandan, alt ceza uygulamasında madde belirtilmeksizin, eylemin karşılığı olan cezanın bir derece hafifi olan cezanın belirtilmesi gerekir. Zira, ilgiliye atfedilen eylemlerin esasen üst bir cezayı gerektirdiği durumlarda, buna rağmen mevzuatın ilgiliye ilişkin subjektif durumları gözetmesi için disiplin amirine tanıdığı takdir hakkı çerçevesinde indirim yapılarak alt cezanın uygulandığı dikkate alındığında; somut olaydaki eylemlerin, takdir hakkı çerçevesinde uygulanan alt cezayı gerektiren bir fiil veya fiillere dayandırılmaya çalışılmasının işin doğasıyla da bağdaşmayacağı, kamu görevlilerinin, daha sonra aynı türden bir fiili işlemesi halinde tekerrür hükümleri dikkate alınarak bir derece daha ağır disiplin cezasına muhatap olabilecekleri de düşünüldüğünde, alt ceza uygulamasına gidilen durumlarda, alt cezanın uygulandığı disiplin cezasına ilişkin yasa maddesinin de asıl cezaya ilişkin yasa maddesiyle beraber belirtilmesinin disiplin soruşturması usulüne uygun olmadığı açıktır… Davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/B-g maddesi uyarınca kınama ile cezalandırılması gerekmekte ise de ”geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir” hükmü uyarınca bir alt ceza olan anılan Kanunun 125/A-f maddesi uyarınca “uyarma cezası” ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı hakkında tesis edilen işlemde de, ” 657 sayılı Kanun’un 125/B-g maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasına, ancak geçmiş çalışmalarının olumlu olduğu dikkate alınarak bir alt ceza uygulanmak suretiyle 125/A-f maddesi uyarınca uyarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği” belirtilerek, hem asıl cezanın yasa maddesi olarak 657 sayılı Kanun’un 125/B-g maddesinin belirtildiği, hem de alt cezanın ilgili maddesi ve alt bendi olarak da 657 sayılı Kanun’un 125/A-f maddesinin belirtildiği dikkate alındığında, davacı hakkında, alt cezanın ilgili maddesi ve alt bendi belirtilmeksizin işlem tesis edilmesi gerekirken, 657 sayılı Kanun’un 125/B-g maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasına, ancak geçmiş çalışmalarının olumlu olduğu dikkate alınarak ve bir alt ceza uygulanmak suretiyle 125/A-f maddesi uyarınca uyarma cezasıyla cezalandırılması şeklinde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.(İzmir Blg.İd.Mah.2.İd.Dava D.2021/787-675 E-K)
Bir alt ceza uygulanması
* 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin ikinci fıkrasında, idareye kendilerine disiplin cezası verilen Devlet memurlarından geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlara bir derece hafif olan disiplin cezasını uygulamak konusunda takdir hakkı tanınmış olup, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler karşısında; söz konusu yetkinin kullanılması açısından idarenin yargı kararıyla yönlendirilmesine veya takdir hakkına müdahale edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, davacı hakkında bir alt ceza uygulanması hususunda değerlendirme yapılmadığı şeklindeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır. Bu durumda, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; davacıyla ilgili olarak, geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları, ödül ve başarı belgesi durumu göz önünde bulundurularak, bir alt ceza uygulanıp uygulanmayacağı hususunun kararda hiç değerlendirilip tartışılmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir.(Danıştay 12.D.2016/7454 E-2018/1485 K)
Bir alt ceza uygulanması
* Davacının fiilinin 657 Sayılı Kanun’un 125/b-c,1 maddesinde düzenlenen “Görev sırasında amire hal ve hareketleri ile saygısız davranmak” fiili kapsamında değerlendirilmesine ve isnat edilen fiilin kanundaki karşılığının kınama cezası olmasına rağmen “uyarma” cezasının verildiği ve kararda geçmiş hizmetlerin değerlendirilerek bir derece alt ceza uygulamasından da bahsedilmediği görülmekle, davacıya isnat edilen fiille, uygulanan madde ve disiplin cezası arasında uygunluk bulunmadığının anlaşıldığı, bu durumda, davacının fiilinin, bu fiilin karşılığı cezanın, alt ceza uygulanıyor ise bu durum açıkça belirtilmeden tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. (Adana Blg.İd.Mah.1.İd.Dava D.nin 2020/1348 E-2021/308 K sayılı kararı ile onanan Hatay 1.İd.Mah.nin 2016/637 E-2018/802 K sayılı kararı)

Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı ise yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir. İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır. Bu sürenin hak düşürücü süre olmadığı, düzenleyici süre olduğu kabul edilmektedir. Yani otuz gün içerisinde karar verilmemesi halinde ceza verme yetkisinin sona erdiği düşünülmemelidir.
MSB kadro ve kuruluşunda görevli devlet memurlarına verilen disiplin cezalarının tamamı yargı denetimine açıktır. Disiplin cezalarına karşı 60 gün içinde idari yargıda iptal davası açılabilir.
* Disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı açık olmakla birlikte, soruşturmacı tarafından kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının teklif edildiği hallerde, fiilin yetkili disiplin kurullarınca değerlendirilmesi sonucunda eylem sabit görülmekle birlikte bir derece hafif ceza uygulanması gerektiği yönünde kanaate ulaşılması durumunda, disiplin kurullarının bu yetkilerini kendilerinin kullanacağı, verecekleri kararların ise yasada belirtilen makamlar tarafından onaylanacağı kuşkusuzdur. Bir derece hafif ceza uygulaması nedeniyle disiplin kurulu tarafından aylıktan kesme cezasına hükmedildiği durumlarda bu cezaya itiraz edilirse, itirazı inceleyecek makamın, asıl ceza olan kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı itirazı incelemekle görevlendirilmiş yüksek disiplin kurulu olacağı da açıktır. Aksi durum, disiplin kurulunun vermiş olduğu kararı, yine kendisinin denetlemesi anlamına gelir ki bu halin de Kanun’da itiraz müessesi için öngörülmüş olan silsileye aykırı olacağı muhakkaktır.(Danıştay 12.D.2017/2042 E-2020/1292 K)