* Olayda, 2. sınıf emniyet müdürü iken, yürüttüğü operasyon sırasında kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren …’ın eşi ve çocukları olan davacılara, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun vazife malüllüğü hükümlerine göre vazife malüllüğü aylığı bağlandığı ihtilafsız olmakla birlikte, bağlanan aylık ve yapılan ödemelerin uğranılan maddi zararı tam olarak karşılamadığını ileri süren davacıların uğradıkları destekten yoksun kalma zararlarının belirlenebilmesi için bilirkişi tarafından aşağıda belirtilen şekilde hesaplama yapılması gerekmektedir.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali polis memurunun aylar itibariyle aldığı görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali polis memurunun aylar itibariyle alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malulüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin görev aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile TRH 2010 tablosuna göre belirlenecek muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamladığı ve yasal emekli olma koşullarına sahip olduğu farz edilen desteğin alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alanarak, desteğin emekli aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Öte yandan, davacılara ilgili kanunlar uyarınca başkaca herhangi bir ödeme yapıldığının tespit edilmesi halinde, bu ödemenin de Borçlar Kanunu’nun 55. maddesi kapsamında değerlendirilerek tazminat hesabının yapılması, yarar olarak değerlendirilmesi halinde rapor tarihindeki güncel değerinin hesaplanarak zarar tutarından indirilmesi gerektiği, kamu kaynağı kullanılmak suretiyle ve ifa amacı taşıyarak yapılan ödemelerin yarar olarak değerlendirilmesi, kamu kaynağı kullanılmadan ifa amacı taşımaksızın sosyal yardım niteliğinde yapılan ödemelerin ise yarar olarak değerlendirilmemesi gerektiği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden; 2330 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kurulan Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu’nun 28/04/2014 tarih ve … sayılı kararı gereğince davacılara 73.148,00 TL nakdi tazminat ödendiği; öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik Daire Başkanlığı’nın 01/09/2014 tarih ve … sayılı yazısından da, davacılara 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi uyarınca tütün ikramiyesi tahakkuk ettirildiği anlaşılmakta olup; 2330 sayılı Kanun uyarınca davacılara ödenen nakdi tazminat ile 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi kapsamında ödenen tütün ikramiyesinin ve kamu kaynağı kullanılmak suretiyle ifa amacı taşıyarak yapılan ödemelerin; hesaplanan maddi zarar tutarından, rapor tarihindeki güncel değerleri hesaplanmak (ilgili idarelerden sorularak tespit edilmek) suretiyle düşülmesi gerekmektedir.
Bu durumda, temyize konu İdare Mahkemesi kararının davacıların maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamakta olup, İdare Mahkemesince, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenecek rapora göre davacıların maddi tazminat istemi hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, temyize konu karar davacılar tarafından temyiz edilmemiş olduğundan, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde Mahkemece yaptırılacak olan hesaplama neticesinde, davacılar lehine hükmedilecek olan maddi tazminat tutarının, aleyhe bozma ve hüküm verme yasağı gereği, temyize konu karar ile davacılara ödenmesine karar verilen tutarları (… için 319.341,36 TL, …. için 35.632,54 TL , …. için 111.634,98 TL) aşamayacağı da açıktır. (Danıştay 10.D.2018/2380 E-2022/4646 K)
* İl Emniyet Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmakta iken, 14/06/2006 tarihinde saat 02.30 sıralarında … Sitesi önündeki polis kontrol noktasında denetim görevini yerine getirdiği sırada seyir halinde olan E.L. adlı şahsın sevk ve idaresindeki 33 EP 181 plakalı aracın çarpması sonucu yaralanmıştır.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesince düzenlenen 12/10/2006 tarihli ve 519 sayılı sağlık kurulu raporunda, meydana gelen yaralanmanın ilgilinin yaşamını tehlikeye uğratmadığı, basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olmadığı, hastada tespit edilen kırıkların hayat fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek nitelikte olduğu saptanmıştır.
Aynı Hastanece düzenlenen 29/05/2007 tarihli ve 229 sayılı sağlık kurulu raporunda, “sağ bacakta non-artiküler pelvis kırığına bağlı 2 cm kısalık, sağ kalçada abdüksiyon ve ekstansiyonda kas gücü kaybı” tanısı konulmuş, tüm vücut fonksiyon kaybı oranının %24 olduğu ve ağır işlerde çalışamayacağı belirtilmiştir.
Olaydan sonra idari polis olarak görevlendirilen davacı hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu Vazife Malullüğü Tespit Kurulunun 13/08/2008 tarih ve 748 sayılı kararı ile 5434 sayılı Kanun uyarınca vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiş, 19/11/2008 tarihinde vazife malulü olarak emekliye ayrılmış ve 15/12/2008 tarihinden itibaren 2. derece 1. kademe intibakı üzerinden vazife malullüğü aylığı bağlanmıştır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu’nun 08/12/2009 tarih ve … sayılı kararıyla, davacıya 2330 sayılı Kanun uyarınca 13.201,31 TL nakdi tazminat ödenmiştir.
Meydana gelen olay nedeniyle otomobilin zorunlu trafik sigortası kapsamında sigorta şirketince davacı … 19/07/2007 tarihinde 57.500,00 TL ödeme yapılmıştır.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararına esas alınan 15/08/2017 tarihli bilirkişi raporunda, PMF yaşam tablosunun esas alındığı; aktif dönemde davacının çalışmaya devam etseydi alacağı görev aylığı ile vazife malullüğü aylığı arasındaki farktan, pasif dönemde ise emekli aylıkları peşin sermaye değeri ile vazife malullüğü aylığı arasındaki farktan vazife malullüğü aylığı ile adi malullük aylığı arasındaki farkın yarar olarak kabul edilip düşüldüğü ve mükerrer tenzilata neden olunduğu, bu itibarla bilirkişi raporunun, hükme esas alınacak mahiyette olmadığı görülmektedir.
Bireylerin makul güvenlerinin korunması ve hukuki güvenlik ilkesi, içtihadın değişmezliği şeklinde bir hak bahşetmemektedir (Unedic/Fransa, B. No:20153/04, 18/12/2008, S 74; Nejdet Şahin ve Perihan Şahin / Türkiye, S 58). Mahkemelerin yorumlarında dinamik ve evrilen bir yaklaşımın sürdürülememesi reform ya da gelişimi engelleyeceğinden kararlardaki değişim, adaletin iyi idaresine aykırılık teşkil etmez (Atanasovski/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B. No:36815/03, 14/01/2010. S 38).
Bu itibarla, son dönem Dairemiz yerleşik içtihatları uyarınca dava konusu olay nedeniyle davacıya ödenecek maddi tazminatın, aşağıda yer alan ilkeler gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.
Kamu görevlilerine, vazife malullüğüne sebep olan olaydan dolayı prim ödemek suretiyle kapsamında bulunulan sosyal güvenlik sisteminin doğal sonucu olarak bağlanan vazife malullüğü aylığının, adi malullük aylığını aşan, bir başka ifade ile adi malullük aylığına yapılan zamma ilişkin kısmının, vazife malullüğüne sebep olan olay nedeniyle sağlanan yarar olarak kabulüne olanak bulunmamaktadır. Bu zam, kamu görevlileri/hak sahipleri yönünden yarar kabul edilip hesaplanan zarardan indirim yapılacak bir kalem değildir. Aksine bir yaklaşım, vazife malullüğüne sebep olan olaydan dolayı kamu görevlilerine/hak sahiplerine bağlanan vazife malullüğü aylığının idarenin bir lütfu, kamu görevlileri/hak sahipleri yönünden ise gerçekleşmesi istenilen ve beklenilen bir olay olduğu sonucunu ortaya çıkarır. Bu sonucun hayatın olağan akışına uygun olmadığı ise açıktır.
Diğer taraftan, davacının muhtemel ömrünün ülkemize özgü olan ve güncel verilere göre hazırlanan TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, davacının gelir kaybı nedeniyle uğradığını iddia ettiği maddi zarar, aşağıda belirtilen şekilde bilirkişi tarafından yeniden hesaplanmalıdır.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, Mahkemece verilecek ara kararı tarihi itibarıyla davacının emsali polis memurunun almakta olduğu görev aylıklarının aylar itibarıyla dökümünün davalı idareden istenilmesi, yine aynı tarih itibarıyla davacının almakta olduğu vazife malullüğü aylıklarının aylar itibarıyla dökümünün Sosyal Güvenlik Kurumundan istenilmesi, gelen cevaplara göre görev aylığı ile vazife malullüğü aylığı karşılaştırılarak aradaki farkın, davacının aktif dönemde işlemiş dönem zararı olduğu kabul edilmelidir. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı/tamamlayacağı tarihi kapsayan döneme ilişkin zararı ifade etmektedir. Bu dönemde davacının zararı, emsalinin almış olduğu görev aylıkları ile bu dönem içerisinde de almaya devam ettiği vazife malullüğü aylıkları dikkate alınmak suretiyle, işlemiş dönem zararının hesaplanmasındaki yöntemle (görev aylığı ile vazife malullüğü aylığı arasındaki fark zarar olarak kabul edilmek suretiyle) hesaplanmalıdır. İşlemiş dönem zararından farklı olarak, bu dönemdeki zararın hesabında, her iki aylıkta meydana gelen artışlar ile zararın peşin sermaye değerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemdeki zarar, Mahkemece ara kararının verildiği tarih itibarıyla davacı yasal emekli olma koşullarına sahip olsaydı bağlanabilecek emekli aylığının tutarı Sosyal Güvenlik Kurumuna sorularak gelen cevaba göre, emekli aylığı ile bu dönemde de almaya devam edeceği vazife malullüğü aylığı arasında aylar itibarıyla oluşan farkın peşin sermaye değeri kadar olmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Aktif dönem sonunun, pasif dönem başlangıcının tespitinde, 5434 sayılı Kanun’un 40. maddesi uyarınca, davacı polis memurunun öğrenim durumu itibarıyla görevde yükselme olanağı yok ise 55 yaşın; var ise yükselebileceği rütbeye ilişkin anılan Kanun maddesinde düzenlenen emeklilik yaşının dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca, davacı kamu görevlisi olduğundan, geliri maaş katsayısına bağlı olarak belirli dönemlerde artmaktadır. Zararının tespitinde, yeniden düzenlenecek rapor tarihine kadar, gelirde meydana gelen artışların da dikkate alınması gerekir. Başka bir ifadeyle, davanın görülmesi sırasında maaşında bir artış meydana gelmiş ise, bu yeni maaşa göre hesaplama yapılmalıdır.
Öte yandan, davacıya ilgili kanunlar uyarınca başkaca herhangi bir ödeme yapıldığının tespit edilmesi halinde, bu ödemenin de Borçlar Kanunu’nun 55. maddesi kapsamında değerlendirilerek tazminat hesabının yapılması, yarar olarak değerlendirilmesi halinde rapor tarihindeki güncel değerinin hesaplanarak zarar tutarından indirilmesi gerektiği açıktır.
Bu kapsamda, 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun uyarınca davacıya ödenen nakdi tazminatın, otomobilin zorunlu trafik sigortası kapsamında sigorta şirketince yapılan tazminat ödemesinin ve mevcutsa 5434 sayılı Kanun’un Ek 79. maddesi kapsamında ödenen tütün ikramiyesinin olay nedeniyle sağlanan yarar niteliğinde olduğu kabul edilerek, hesaplanan maddi zarar tutarından, rapor tarihinde yasal faiz uygulanmak suretiyle güncellenecek değerlerinin hesaplanarak düşülmesi gerekmektedir.(Danıştay 10.D.2018/2051 E-2022/4283 K)